İş Güvencesinin Yürürlüğe Girmesinden Sonra Alınan İlk Yargıtay Kararı

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, İş Güvencesi Yasası’na ilişkin ilk kararını verirken, bu tür davalarda yasanın uygulanmasına yönelik ilkeleri de belirledi.

Davalı işverenin 15 Mart 2003 tarihinde yürürlüğe gireceği önceden bilinen 4773 sayılı Kanun ile o zaman yürürlükte olan 1475 sayılı İş Kanunu’na getirilen iş güvencesine ilişkin hükümleri bertaraf etmek amacıyla işçilere belirli süreli iş sözleşmelerini imzalatmaya çalıştığı, işçilerin bu durumu kabul etmemesi üzerine davacının da aralarında bulunduğu bir kısım işçinin 17 Mart 2003’te sendikaya üye olduklarının görüldüğü belirtilen kararda, işverenin işçilerin sendikadan istifalarını istediği, bunu kabul etmeyen işçilerin iş sözleşmelerinin 25 Mart 2003’te feshedildiği kaydedildi.

İşverenin iş akdinin feshini talep ve sipariş azalması, ülkede yaşanan ekonomik kriz gibi nedenlere dayandırdığı kaydedilen kararda, ancak İş Güvencesi Yasası’nın gerekçesinde iş akdinin feshinin en son çare olarak düşünülmesi gerektiğinin yer aldığı hatırlatıldı. İşveren tarafından yapılan feshin sendikal nedenlere dayandığı gerekçesiyle işçinin işe iade kararına rağmen işe başlatılmaması durumunda 1 yıllık ücreti tutarında tazminata ve yine boşta geçen süre ile ilgili ücretin kabulüne karar verileceği yasanın, ”Mahkeme feshin geçersizliğine karar verdiğinde işçinin işe başlatılmaması halinde mahkeme ödenecek tazminat miktarını da belirler” kuralına yer verdiği hatırlatıldı.

Kararda, mahkemenin sadece bu tazminat ve işçinin çalıştırılmadığı süre için en çok 4 ayla sınırlı ücret miktarının belirlenmesiyle yetinmesi gerektiği, ayrıca tahsili yönünde hüküm kuramayacağı, bu tazminat için dava tarihinden itibaren faiz yürütülemeyeceği de belirtildi.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, işverence yapılan feshin geçersizliğine ve işçinin işe iadesine karar verdi.

 

T. C. YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ

Esas No : 2003/12442

Tarih : 06.06.2003

DAVA: Davacı, iş sözleşmesinin davalı işverence haksız ve geçerli bir neden olmadan feshedildiğini belirterek feshin geçersizliğine, işe iadesine, iş güvence tazminatı ve boşta geçen süre için ücret alacağına karar verilmesini talep etmiştir.

Yerel mahkeme istekleri kabul etmiştir.

Hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

YARGITAY KARARI

Davacı işçi, iş sözleşmesinin 25.03.2003 tarihinde sendikal edenlerle davalı işveren tarafından feshedildiğini belirterek bu tarihte yürürlükte olan 1475 sayılı İş Kanunu’nun 4773 sayılı Kanun ile değişik 13/A.B.C ve D maddeleri uyarınca işe iadesine karar verilmesi, iade kararına rağmen işverence süresi içinde işe başlatılmaması halinde bir yıllık ücreti tutarında tazminat ve en çok dört aya kadar boşta geçen süreye ait ücret istekleriyle bu davayı açmıştır.

Davalı işveren feshin ekonomik nedenlerle gerçekleştirildiğini belirterek geçerli fesih nedeninin bulunduğunu savunmuştur.

Mahkemece istek doğrultusunda karar verilmiştir.

Dosya içindeki bilgi ve belgelerden; davalı işverenin 15.03.2003 tarihinde yürürlüğe gireceği önceden bilinen 4773 sayılı Kanun ile 1475 sayılı İş Kanunu’na getirilen iş güvencesine ilişkin hükümleri bertaraf etmek amacıyla işçilere belirli süreli iş sözleşmelerini imzalatmaya çalıştığı izlenimi edinilmekte, işçilerin bu durumu kabul etmemesi üzerine davacının da aralarında bulunduğu bir kısım işçilerin 17.03.2003 tarihinde sendikaya üye oldukları görülmektedir. Keza, davalı işveren temsilcisi tarafından sendika üyeliğinden çekilme konusunda baskılar yapıldığı işçilerin kabul etmemesi üzerine bu kez 25.03.2003 tarihinde iş sözleşmelerinin feshi yoluna gidildiği anlaşılmaktadır. Diğer taraftan bu fesihlerden sonra çoğunluğunu sendika üyeliğinden çekilenlerin oluşturduğu bir kısım işçiler tekrar işe alınmıştır. Davalı işverenin iş güvencesine ilişkin hükümlerin yürürlüğe girmesinden önce tazminatları ödenmek suretiyle işçilerin iş sözleşmelerini fesih hakkı olduğu halde bu yola gitmeyerek belirli süreli iş sözleşmesi imzalatmaya çalıştığı şeklindeki davacı iddiaları, davalı işverenin başlangıçta fesih amacı taşımadığını göstermektedir. Ancak davacının sendikaya üye olmasını müteakip, istifaya davet edilmesi üzerine kabul etmemesi nedeniyle iş sözleşmesinin feshedilmesi yoluna gidildiği görülmüştür.

Davalı işveren talep ve sipariş azalması, ülkede yaşanan ekonomik kriz gibi işyeri dışından kaynaklanan sebeplere dayanmıştır. Belirtmek gerekir ki, söz konusu yasanın gerekçesinde de açıklandığı üzere, bu uygulamaya giderken öncelikle fazla çalışmalar kaldırılmalı, işçinin rızası ile çalışma süreleri kısaltılmalı, iş zamana yayılmalı, kısacası fesih en son çare olarak düşünülmelidir. Somut olayda işverenin bu tür uygulamalara başvurmadığı aksine, üretimde ve fazla mesailerde artışa gittiği belgelerden anlaşılmıştır.

Yukarıdaki açıklamalara göre, mahkemece işveren tarafından yapılan feshin sendikal nedene dayandığı gerekçesiyle işçinin işe iadesine ve işe iade kararına rağmen işverence işe başlatılmaması durumunda bir yıllık ücreti tutarında tazminata ve yine boşta geçen süre ile ilgili ücretin kabulüne karar verilmesi, 1475 sayılı İş Kanunu’nun 13/D ve 2821 sayılı Yasa’nın 31/6. maddesi hükümleri uyarınca isabetlidir.

Ancak, anılan yasanın 13/D. maddesinde “mahkeme feshin geçersizliğine karar verdiğinde, işçinin işe başlatılmaması halinde ödenecek tazminat miktarını da belirler” kuralına yer verilmiş olup, mahkemece bu tazminat miktarının belirlenmesi ile yetinilmelidir. Ayrıca tahsili yönünde hüküm kurulması hatalıdır.

Öte yandan, bu tazminat işe iadeye dair kararın kesinleşmesini takiben işçinin süresi içinde işverene başvurması ve bir aylık süre içinde işverence işe başlatılmaması halinde muaccel olur. Böyle olunca bu tazminat için dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi de doğru değildir.

İşçinin çalıştırılmadığı süre için kararın kesinleşmesine kadar hesaplanacak olan en çok dört ayla sınırlı ücret alacağı da, işçinin işe iade kararının kesinleşmesinden sonra süresi içinde işverene başvurduğu anda muaccel olan bir alacaktır. Bu alacak için de faize karar verilmesi hatalıdır.

Açıklanan nedenlerle, mahkemece feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine ilişkin verilen hüküm yerinde olup, buna önelik temyiz itirazları isabetli görülmemiş, tazminat ile boşta geçen süre ücreti ve diğer konularda verilen hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve fesih tarihinde yürürlükte olan 1475 sayılı İş kanunu’nun 13/C maddesinin son cümlesi uyarınca aşağıdaki gibi Dairemizce karar verilmesi gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda gösterilen nedenlerle;

1- Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinin 06.06.2003 tarihli kararının bozularak ORTADAN KALDIRILMASINA,

2- İşverence yapılan FESHİN GEÇERSİZLİĞİNE ve davacının İŞE İADESİNE,

3- Davacının yasal sürede başvurusuna rağmen işverenin süresi içinde işe başlatmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının işçinin bir yılık ücreti tutarı olan brüt 3.856.245.648 TL olarak belirlenmesine,

4- Davacı işçinin işe iadesi için işverene süresi içinde müracaatı halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok dört aya kadar ücretin taleple bağlı olarak 50.000.000 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

5- Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,

6- Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan tarifeye göre 200.000.000 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

7- Davacının yaptığı yargılama gideri 20.200.000 TL nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, davalı tarafından temyiz gideri olarak yapılan 9.150.000 TL nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

8- Peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine kesin olarak 08.07.2003 günü oybirliğiyle karar verildi.

Hakkında iskanunu

Göz atın

2021 İş Kanunu İdari Para Cezaları

2021 İş Kanunu İdari Para Cezaları

Yasal düzenlemelere uymamak, yine yasalarca belirlenen ceza yaptırımlarını doğuruyor. Para olarak belirlenen bazı cezalar ise …