6098 Sayılı Yeni Borçlar Kanunu’nun iş yaşantımız açısından getirdiği yeniliklerden biri de yıllık izin uygulamasına yöneliktir. Bilindiği üzere 4857 sayılı iş kanunu’nun 56. maddesi yıllık ücretli iznin uygulanması hususunu düzenlemiştir. Bu madde hükmünde yıllık izin sürelerinin tarafların anlaşması ile bir bölümü on günden az olmamak üzere en çok üçe bölünebileceği belirtilmiştir. Ancak yeni borçlar kanunu’nun 423. maddesi’nde yıllık izinlerin tarafların anlaşmasıyla en çok ikiye bölünebileceği hükmü yer almaktadır.
Her nekadar iş kanunu’nda düzenlemesi olan bir konuyla ilgili borçlar kanunu’nu hükümlerinden yararlanamıyor olsak da, genel kanun niteliğindeki borçlar kanunu’nda, böyle bir hüküm olması işçiler ve işverenler açısından uyuşmazlığa yol açabilecektir. Bu durumda yargı yoluna başvurmak sık sık gündeme gelecektir.
4857 sayılı iş kanunu’nun 56/3. maddesi’nde işverenler tarafından yıl içinde verilmiş bulunan diğer ücretli ve ücretsiz izinler veya dinlenme ve hastalık izinleri yıllık izne mahsup edilemez denmiştir. Yeni borçlar kanunu’nda ise, işçilerin bir hizmet yılı içinde kendi kusuruyla toplam 1 aydan daha uzun bir süreyle hizmeti yerine getirememesi halinde, işverenin çalışılmayan her tam ay için, yıllık ücretli izin süresinden 1 gün indirim yapabileceği düzenlenmiştir. İşçinin hizmet yılı içinde kendi kusuru olmaksızın hastalık, kaza yasal bir yükümlülüğün veya kamu görevinin yerine getirilmesi gibi kişiliğine bağlı sebeplerle en çok 3 ay süreyle işgörme edimini yerine getirememesi durumunda, işverenin yıllık izin süresinden indirim yapamayacağı belirtilmiştir.Bunun gibi işverenin, gebelik ve doğum yapma nedeniyle işgörme edimini en çok 3 ay süreyle yerine getiremeyen kadın işçisinin yıllık ücretli izninden indirim yapamacağı da hüküm altına alınmıştır. Bu düzenleme iş kanunu kapsamında olmayan işçiler açısından sıkıntılı bir sürece neden olacaktır ve 4857 sayılı kanuna tabi işçiler daha ayrıcalıklı konuma geleceklerdir.