2016 yılı birçok yenilikler ile geliyor. Özellikle çalışma hayatı açısından içinde bulunduğumuz yıldan daha hareketli günler ile karşılaşacağımız kesin. Bu yazımızda kısa kısa işçi ve işverenin, özellikle asgari ücrette 2016 yılı beklentileri konusundan bahsedeceğiz.
İşçi Asgari Ücretin Netleşmesini Bekliyor
Özellikle geçtiğimiz seçim beyannamelerinde, hemen hemen her partinin bir asgari ücret kıstası vardı. Seçimlerin ardından iktidar partisinin, seçim beyannamesindeki tutarda diretmesi ve uygulamaya konulacak olması birçok işçinin beklentisini had safhaya ulaştırmıştır.
Asgari ücretin asgari geçim indirimi dâhil 1300 TL olması ya da asgari geçim indirimi hariç net 1300 TL olması (Asgari Geçim İndirimi Dâhil edildiğinde net ele geçen 1423 TL) , asgari ücret ile çalışan işçilere rahat bir nefes aldıracağa benziyor.
Diğer Ücretliler Etkilenir Mi?
Asgari ücretin 1300 TL olması ile en çok merak edilen sorulardan birisi de diğer ücretlilerin bu ücret zammından ne derece etkileneceği. Örneğin, hali hazırda 1300 TL net ile çalışan bir kişi asgari ücretin 1300 TL olması halinde, aynı oranda işvereninden zam alacak mı? Bu durumda herhangi bir yasal çalışmanın olmadığını söyleyebiliriz. Ama pozisyon ve kıdem özellikleri doğrultusunda, asgari ücretin %30’a yakın bir oranda artması diğer ücretlilerin de belirli bir zam beklentisi olacağı kesin. Bu durum çalışan ve işveren arasında yeni problemlere yol açabilecektir ve nihai karar herhangi bir yasal yaptırım olmadan iş gören ve işveren arasında verilecektir.
İşveren Teşvik Bekliyor
Asgari ücretin 1300 TL olması ile işverenin maliyeti de %35’lere varan oranlara gelecektir. Örneğin 2015 yılı içerisinde asgari ücret brüt 1273,50 TL iken işverene maliyeti 1.496,36 TL ( 5 puanlık indirimli hali ile) idi. Yeni dönemde ise asgari ücretin AGİ dâhil net 1.300 TL olması durumunda, işveren maliyetinin tahmini hesaplamalar ile 1.933,82 TL ( 5 puanlık indirimli hali ile) olacağı ortaya çıkıyor.
İşveren açısından baktığımızda bir çalışanın minimum maliyetinin 1.496,36 TL’den 1.933,82 TL’ye yükselmesi, işçilik maliyetlerinin işletme giderleri içerisinde oldukça yüksek bir oranda görünmesine neden olacak ve işletmelerdeki kârlılık düşecektir.
İşveren ise bu artış oranlarında Devletin de katkıda bulunarak maliyeti paylaşmasını istiyor. Resmî olarak herhangi bir teşvikten söz edilmese de, Devletin de bu durumda istihdam ve iş gücüne katılım oranlarının düşmemesi için bir takım önlemler almaya hazırlandığı iş dünyasında konuşulmaktadır.
Örneğin, artan işgücü maliyetinde asgari ücretin bir bölümünün Sosyal Sigortalar Primine dâhil olmayan kazançlar arasında bulunan sosyal yardımların ilave edilmesi ile net 1.300 TL’ye ulaşılması konuşulan konular arasındadır.
Diğer konuşulan konulardan birisi ise SGK işveren payının düşürülmesi ve işverene yüklenen maliyetin azaltılması yönündedir. 5 puanlık indirimden faydalanan işverenler çalışanlarının brüt ücretleri üzerinden %15,5 işveren payı primi ödemektedir. Bu %15,5’te Devletin prim indirimine gitmesi, aslında işverenlerin Devletten beklentisi açısından ilk sıralarda yer alıyor. Ama özellikle son yıllarda artan emekli aylıklarının, bu prim oranlarının düşürülmesi fikrini zora sokuyor olması da bir gerçekliktir.
Asgari Geçim İndiriminde yeniden bir hesaplama yöntemi belirlenerek, asgari ücretin 1300 TL olması ile işverenin artan işçilik maliyetinin az da olsa düşürüleceği konuşuluyor ise de yeniden hesaplama yöntemi ve diğer ücretlilerin de bu kategoriden etkilenmesi hususu bu konuda da sorunların çıkacağını bize göstermektedir.
Özetle, çalışma barışının sağlanması adına işçi ve işverenin karşılıklı çıkarları gözetilerek yeni bir ücret politikası ve yeni bir teşvik gelmesi gerektiği bir zarurettir. Özellikle kayıtlı istihdamın teşviki ve kayıt dışı istihdamın önlenmesi açısından Devletin bu konu üzerinde önemle durması gerekmektedir.