Türk Borçlar Kanunu ve İşveren Yükümlülükleri

Kaynak: Resul KURT

11.01.2011 tarihinde TBMM’de kabul edilerek 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu daha önce yürürlükte bulunan 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nda olmayan birçok yeni düzenleme yapmıştır. Bunlar iş hukukunu ve özelde de 2003 yılında yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanunu’nu yakından ilgilendiren düzenlemeleri de kapsamaktadır. Bazı hallerde ayni konu hem Türk Borçlar Kanunu hem de İş Kanunu’nda düzenleniş olabilmektedir. Keza Türk Borçlar Kanunu ile İş Kanunu’nda yer almayan bazı yeni haklar da getirilmiştir.

Kaynak: Resul KURT

11.01.2011 tarihinde TBMM’de kabul edilerek 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu daha önce yürürlükte bulunan 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nda olmayan birçok yeni düzenleme yapmıştır. Bunlar iş hukukunu ve özelde de 2003 yılında yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanunu’nu yakından ilgilendiren düzenlemeleri de kapsamaktadır. Bazı hallerde ayni konu hem Türk Borçlar Kanunu hem de İş Kanunu’nda düzenleniş olabilmektedir. Keza Türk Borçlar Kanunu ile İş Kanunu’nda yer almayan bazı yeni haklar da getirilmiştir.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda işverenlerle ilgili temel düzenlemeler şu başlıklar altında toplanabilir:

1- Ücret ödeme borcu
2- Fazla çalışma ücreti
3- Ücretin ödeme süresi, avans ödemesi ve işçiye hesap pusulası verilmesi
4- Ücret alacağının haczi, devri ve rehin edilmesi
5- Takas hakkı ve ücret
6- Çalışmayan işçiye ücret ödenmesi gereken haller
7- İş araç ve gereçleri ile malzeme sağlama borcu
8- Hizmet belgesi verme borcu
9- İşçilere dinlenme süresi verme borcu
10- Hizmet buluşu gerçekleştirenlere uygun bir karşılık verme yükümü.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu kapsamında düzenlenen işveren yükümlülükleri ele alınmıştır.

2014/47

6098 SAYILI TÜRK BORÇLAR KANUNU VE İŞVEREN YÜKÜMLÜLÜKLERİ

I-GİRİŞ

11.01.2011 tarihinde TBMM’de kabul edilerek 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu daha önce yürürlükte bulunan 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nda olmayan birçok yeni düzenleme yapmıştır.

Bunlar iş hukukunu ve özelde de 2003 yılında yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanunu’nu yakından ilgilendiren düzenlemeleri de kapsamaktadır. Bazı hallerde ayni konu hem Türk Borçlar Kanunu hem de İş Kanunu’nda düzenleniş olabilmektedir. Keza Türk Borçlar Kanunu ile İş Kanunu’nda yer almayan bazı yeni haklar da getirilmiştir. Bu çalışmada yeni Türk Borçlar Kanunu’nun çalışma yaşamı açısından oluşturduğu etkiler ayrıntılarıyla irdelenmiş ve borçlar hukuku yönünden getirilen yeni düzenlemelerin işverenlere getirdiği hak ve yükümlülükler açıklanmıştır.

II- 6098 SAYILI TÜRK BORÇLAR KANUNUNA GÖRE İŞVEREN YÜKÜMLÜLÜKLERİ

1. Ücret ödeme borcu

İşverenin hizmet sözleşmesinden doğan en önemli borcu ücret ödeme borcudur. 4857 sayılı İş Kanununa göre ücretin korunması hizmet sözleşmesi bakımından çok büyük önem taşır. Nitekim Türk Borçlar Kanununda işverenin ücret ödeme borcu ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiş, bu bağlamda ücret türleri, ücretin ödenmesi ve ücretin korunmasına ilişkin birçok hükme yer verilmiştir.

Bu yüzden ihtilafların ortaya çıkmaması için sözleşmelerde ücretin net olarak yazılması önem arz etmektedir.

1.1. Ücret türleri

6098 sayılı Borçlar Kanununa göre; “İşçi, sözleşme gereğince yalnız bir işveren için sadece parça başına veya götürü iş yapmayı üstlenmişse işveren, ona yeterli iş vermekle yükümlüdür” (6098 sayılı Kanun: Md. 411/II). Anılan hükme göre işverenin kusuru olmaksızın işçiye yeterli iş veremezse ödemesi gereken ücretin nasıl hesaplanacağına ilişkin hükümlere de yer verilmiştir. Buna göre; “İşveren, kendi kusuru olmaksızın sözleşmede öngörülen parça başına veya götürü iş sağlayamayacak durumda bulunduğu veya işletme koşulları geçici olarak gerektirdiği takdirde işçiye, ücreti zaman esasına göre öder” (6098 sayılı Kanun: Md. 411/II). Ancak bu durumda, zamana göre ödenecek ücret, anlaşmada veya hizmet ya da toplu iş sözleşmesinde belirlenmemişse işveren, işçiye parça başına veya götürü olarak daha önce aldığı ortalama ücrete eşdeğer bir ücret ödemekle yükümlüdür (6098 sayılı Kanun: Md. 411/II). Anılan maddenin son fıkrasında ise, parça başına veya götürü ya da zamana göre iş sağlayamayan işverenin, en azından iş görme edimini kabulde temerrüt hükümleri uyarınca zamana göre iş görmede ödeyeceği ücreti ödemekle yükümlü olduğu belirtilmiştir (6098 sayılı Kanun: Md. 411/III).

6098 sayılı Kanunda yeni bir ücret türü olarak işçiye işin sonucundan pay verme biçiminde bir hükme yer verilmiştir. Kanuna göre, “Sözleşmeyle işçiye ücretle birlikte üretilenden, cirodan veya kârdan belli bir pay verilmesi kararlaştırılmışsa, hesap dönemi sonunda bu pay, yasal hükümler veya genellikle kabul edilmiş ticari esaslar göz önünde tutularak belirlenir” (m.403/ I) Eğer payın hesaplanmasında uyuşulamazsa işveren, işçiye veya onun yerine, birlikte kararlaştırdıkları ya da hâkimin atadığı bilirkişiye bilgi vermek ve bilginin dayanağını oluşturan işletmeyle ilgili defter ve belgeleri incelemesine sunmak; kârdan bir pay verilmesi kararlaştırılmışsa, işveren işçiye, istemi üzerine ayrıca yılsonu kâr zarar cetvelini vermek zorundadır (m.403/II). 6098 sayılı Kanunda işçinin kardan, cirodan ve üretilenden pay alması öngörülmüştür.

6098 sayılı Kanunun 404. maddesinde düzenlenen bir diğer ücret de “aracılık ücreti”dir. Buna göre; işçiye belli işlerde aracılık yapması karşılığında işverence bir ücret ödeneceği kararlaştırılmışsa, aracılık yapılan işlemin üçüncü kişi ile geçerli olarak kurulmasıyla işçinin istem hakkı doğar. Ancak Kanunda bu konuda tarafların anlaşma yapmasına olanak sağlanmıştır. Eğer taraflar yazılı olarak kararlaştırmışlarsa, borçların kısım kısım ifa edileceği sözleşmeler ile sigorta sözleşmelerinde, her kısma ilişkin ücret istemi, bu Türk Borçlar Kanununda düzenlenen bir diğer ücret eki niteliğinde ödeme de ikramiyedir (6098 sayılı Kanun: Md. 405). Kanuna göre, “İşveren, bayram, yılbaşı ve doğum günü gibi belirli günler dolayısıyla işçilerine özel ikramiye verebilir. Ancak, işçilerin ikramiyeyi istem hakları bu konuda anlaşmanın veya çalışma şartının ya da işverenin tek taraflı taahhüdünün varlığı hâlinde doğar” (6098 sayılı Kanun: Md. 405/I). Hizmet sözleşmesi ikramiyenin verildiği dönemden önce sona ermişse, ikramiyenin çalıştığı süreye yansıyan bölümü ödenir (m.405/II). Yani taraflar ikramiye ödenmesi konusunda anlaşmadıkça işçiye ikramiye ödeme zorunluluğu bulunmamaktadır. Böylece ikramiyeye hak kazanmak için gerekli sürenin bir kısmını çalışmış olan işçi çalıştığı süre ile orantılı olan kısım üzerinden ikramiyesini alabilecektir.

6098 sayılı Kanunun 404. maddesinde düzenlenen bir diğer ücret de “aracılık ücreti”dir. Buna göre; işçiye belli işlerde aracılık yapması karşılığında işverence bir ücret ödeneceği kararlaştırılmışsa, aracılık yapılan işlemin üçüncü kişi ile geçerli olarak kurulmasıyla işçinin istem hakkı doğar. Ancak Kanunda bu konuda tarafların anlaşma yapmasına olanak sağlanmıştır. Eğer taraflar yazılı olarak kararlaştırmışlarsa, borçların kısım kısım ifa edileceği sözleşmeler ile sigorta sözleşmelerinde, her kısma ilişkin ücret istemi, bu kısma ilişkin borcun muaccel olmasıyla veya yerine getirilmesiyle doğar (m.404/II). Öte yandan Kanuna göre, “İşçinin aracılığı suretiyle işveren ile üçüncü kişi arasında kurulan sözleşme, işveren tarafından kusuru olmaksızın ifa edilmezse veya üçüncü kişi borçlarını yerine getirmezse, ücret istemine yönelik hak sona erer. Sadece kısmi ifa hâlinde, ücretten orantılı olarak indirim yapılır”. Bu durumda, işçi sözleşmenin kurulması için gerekenleri yapıp sözleşme kurulsa dahi, işverenin bir kusuru olmaksızın sözleşme tam olarak ifa edilmedikçe işçinin bu ücreti alması söz konusu olmayacaktır. Kısmi ifada ise ifa edilen oranda ücrete hak kazanacaktır.

Sözleşmeyle işçiye, kendisine ödenecek aracılık ücretinin hesabını tutma yükümlülüğü getirilmemişse, işveren işçiye ücretin muaccel olduğu her dönem için, bu ücrete tabi işlemleri de içeren yazılı hesap vermekle yükümlüdür. Hesabı gözden geçirme ihtiyacı ortaya çıkarsa işveren, işçiye veya onun yerine, birlikte kararlaştırdıkları ya da hâkimin atadığı bilirkişiye bilgi vermek ve bilginin dayanağını oluşturan işletmeyle ilgili defter ve belgeleri onun incelemesine sunmak zorundadır.

2. Fazla çalışma ücreti

İşveren, fazla çalışma yapan işçiye normal çalışma ücretini en az % 50 fazlasıyla ödemekle yükümlüdür (m. 402). Kanuna göre fazla çalışma, daha önce de belirtildiği gibi, ilgili kanunlarda belirlenen normal çalışma süresinin üzerinde ve işçinin rızasıyla yapılan çalışmadır. Ayrıca 6098 sayılı Kanunda işverenin, işçinin de rızasıyla fazla çalışma ücreti yerine, uygun bir zamanda fazla çalışmayla orantılı olarak izin verebileceği öngörülmüştür (m.402/II). Ancak İş Kanunundan farklı olarak, serbest zamanın verilmesi işçinin “isteğine” değil, “tarafların anlaşmasına” bağlanmıştır. Dolayısıyla işveren istemedikçe işçiye serbest zaman vermek zorunda değildir. Türk Borçlar Kanunu İş Kanunundan farklı olarak, işçinin zorunlu nedenle fazla çalışma yapması halinde işveren ile anlaşarak serbest zaman kullanmasına imkân getirmiştir.

3. Ücretin ödeme süresi, avans ödenmesi ve işçiye hesap pusulası verilmesi

Kanuna göre, aksine âdet olmadıkça, işçiye ücreti her ayın sonunda ödenir. Ancak, hizmet sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesiyle daha kısa ödeme süreleri belirlenebilir (m. 406/I). Yani işçi ancak iş görme edimini ifa ettikten sonra ücrete hak kazanabilir. Öte yandan, Kanunda avans ödenmesine ilişkin olarak İş Kanununa tabi işçiler açısından da uygulanabilecek bir hüküm yer almaktadır. Buna göre, işveren, işçiye zorunlu ihtiyacının ortaya çıkması hâlinde ve hakkaniyet gereği ödeyebilecek durumda ise, hizmetiyle orantılı olarak avans vermekle yükümlüdür (m.406/IV).

4857 sayılı İş Kanununda işçiye avans verilmesinin kapsam ve koşullarını düzenleyen bir hüküm bulunmadığı için Türk Borçlar Kanununda yer alan bu hüküm 4857 sayılı İş Kanununun kapsamına giren işçiler bakımından da uygulanabilecektir.

6098 sayılı Kanunda da İş Kanununda olduğu gibi ücretlerin bankaya yatırılması esası benimsenmiştir. Ayrıca Borçlar Kanununa göre, her ödeme döneminde, işçiye hesap pusulası verilir. Ücret hesap pusulasında nelerin yer alması gerektiği ise Türk Borçlar Kanununda belirtilmediği için İş Kanunundaki hükmün (İş K. m.37) kıyasen dikkate alınması isabetli olacaktır.

4. Ücret alacağının haczi, devri ve rehnedilmesi

Türk Borçlar Kanununa göre; işçilerin ücretinin dörtte birinden fazlası haczedilemez, başkasına devredilemez ve rehnedilemez. Ancak, işçinin bakmakla yükümlü olduğu aile bireyleri için hâkim tarafından takdir edilecek miktar, bu orana dâhil değildir. Nafaka alacaklılarının hakları saklıdır. Gelecekteki ücret alacaklarının devredilmesi veya rehnedilmesi geçersizdir (m. 410). Bu düzenleme İş Kanunundaki düzenlemeden farklıdır. Öncelikle İş Kanunundan farklı olarak artık ücretin dörtte birinden fazlasının rehnedilemeyeceği de maddeye eklenmiştir. Bu hüküm 4857 sayılı İş Kanunu kapsamındaki işçiler bakımından da uygulanması gereken bir hükümdür. Dolayısıyla İş Kanununun kapsamındaki bir işçi ücretinin dörtte birinden fazlasını rehnedemeyecektir. Ayrıca Türk Borçlar Kanunundaki bu hükümler uyarınca henüz hak kazanılmamış ücretin devir ya da rehin konusu yapılması da mümkün değildir.

5. Takas hakkı ve ücret

Türk Borçlar Kanununda işverenin işçiden olan alacağına karşı takas hakkına da sınırlamalar getirilmiştir. Öncelikle; işveren, işçiden olan alacağı ile ücret borcunu işçinin rızası olmadıkça takas edemez. Ancak, işçinin kasten sebebiyet verdiği yargı kararıyla sabit bir zarardan doğan alacaklar, işçinin rızasına gerek kalmaksızın ücretin haczedilebilir kısmı kadar takas edilebilir (m. 407/II). İşverenin işçinin rızası olmaksızın takas hakkını kullanması için işçinin kasten zarar verdiğinin yargı kararıyla sabit olması da şarttır. Eğer işçi işverene kasten zarar vermişse ücretin ancak haczedilebilir kısmı takas edilebilecektir. Öte yandan Kanuna göre, ücretin işveren lehine kullanılacağına ilişkin anlaşmalar geçersizdir. Bu durumda iş sözleşmelerine örn. ücretin bir kısmı ile işverenin ürettiği ürünlerin satın alınacağına ilişkin kayıtlar konulamaz.

6. Çalışmayan işçiye ücret ödenmesi gereken haller

6.1. İşverenin temerrüdü

6098 sayılı Kanuna göre, işveren, iş görme ediminin yerine getirilmesini kusuruyla engellerse veya edimi kabulde temerrüde düşerse, işçiye ücretini ödemekle yükümlü olup, işçiden bu edimini daha sonra yerine getirmesini isteyemez (6098 sayılı Kanun: Md. 408). Dolayısıyla bu gibi durumlarda işveren işçiyi çalıştırmasa dahi ona ücretini ödemekle yükümlü olacaktır.

Ancak, işçinin bu engelleme sebebiyle yapmaktan kurtulduğu giderler ile başka bir iş yaparak kazandığı veya kazanmaktan bilerek kaçındığı yararlar ücretinden indirilir.

6.2 Kusuru olmaksızın kısa süreli çalışamama

Türk Borçlar Kanununa göre; uzun süreli bir hizmet ilişkisinde işçi, hastalık, askerlik veya kanundan doğan çalışma ve benzeri sebeplerle kusuru olmaksızın, iş gördüğü süreye oranla kısa bir süre için iş görme edimini ifa edemezse işveren, başka bir yolla karşılanmadığı takdirde, o süre için işçiye hakkaniyete uygun bir ücret ödemekle yükümlüdür (6098 sayılı Kanun: Md. 409).

Bu madde uyarınca işçiye ücret ödenmesi için hastalığın işle ilgili olması şart olmayıp, iş sözleşmesinin mevcut olması sırasında gerçekleşmesi yeterlidir. Bu bağlamda hastalık raporlarında SGK tarafından ödenmeyen ilk iki günlük sürenin ücretinin istenmesi gündeme gelebilecektir.

7) İş araç ve gereçleri ile malzeme sağlama borcu

6098 sayılı Kanuna göre, aksine anlaşma veya yerel âdet yoksa işveren işçiye iş için gerekli araçları ve malzemeyi sağlamakla yükümlüdür (6098 sayılı Kanun: Md. 413). İşçi işverenle anlaşarak kendi araç veya malzemesini işin görülmesini sağlarsa, aksi anlaşmada kararlaştırılmadıkça veya yerel âdet bulunmadıkça işveren, bunun için işçiye uygun bir karşılık ödemekle yükümlüdür.

Yine Borçlar Kanununa göre, işveren, işin görülmesinin gerektirdiği her türlü harcama ile işçiyi işyeri dışında çalıştırdığı takdirde, geçimi için zorunlu olan harcamaları da ödemekle yükümlüdür. İşçinin geçimi için zorunlu harcamaların neler olduğu ise Kanunda açıklanmamıştır.

Yazılı olarak yapılmış bir hizmet veya toplu iş sözleşmesinde, bizzat işçi tarafından karşılanması kararlaştırılan harcamaların, işçiye götürü biçimde günlük, haftalık veya aylık olarak ödenmesi öngörülebilir. Ancak bu ödeme, zorunlu harcamaları karşılayacak miktardan az olamaz. Zorunlu harcamaların kısmen veya tamamen işçi tarafından bizzat karşılanmasına ilişkin anlaşmalar geçersizdir. İşçi, işin görülmesi için işverenle anlaşarak işverenin veya kendisinin sağladığı bir taşıma aracı kullanıyorsa, taşıtın işletilmesi ve bakımı için gerekli olağan giderler, hizmet için kullanıldığı ölçüde işverence karşılanır. İşçi işverenle anlaşarak, işin görülmesinde kendi motorlu aracını kullanıyorsa, işveren ayrıca bu araçla ilgili vergiyi, zorunlu mali sorumluluk sigortası primini ve aracın yıpranması karşılığında uygun bir tazminatı hizmet için kullanıldığı ölçüde işçiye ödemekle yükümlüdür. İşçi işverenle anlaşarak, hizmetin görülmesinde kendisine ait diğer taşıma araçlarını ve hayvanlarını kullanıyorsa işveren, bunların kullanma ve bakımı için gerekli olan olağan giderleri hizmet için kullanıldığı ölçüde karşılamakla yükümlüdür.

8. Hizmet belgesi verme borcu

6098 sayılı Kanuna göre, işveren, işçinin isteği üzerine her zaman, işin türünü ve süresini içeren bir hizmet belgesi vermekle yükümlüdür. İşçinin açıkça istemde bulunması hâlinde, hizmet belgesinde onun iş görmedeki becerisi ile tutum ve davranışları da belirtilir (m.426/I, II). İşverenin bu konuda herhangi bir takdir hakkı bulunmamaktadır. Nitekim Kanuna göre, hizmet belgesinin zamanında verilmemesinden veya belgede doğru olmayan bilgiler bulunmasından zarar gören işçi veya işçiyi işe alan yeni işveren, eski işverenden tazminat isteyebilir (m.426/III).

Bu yükümlülük 4857 sayılı İş Kanununda özel olarak düzenlenmiştir. İş Kanundaki hükme göre, “İşveren işten ayrılan işçiye, işveren tarafından işinin çeşidinin ne olduğunu ve süresini gösteren bir belge verilir. Belgenin vaktinde verilmemesinden veya belgede doğru olmayan bilgiler bulunmasından zarar gören işçi veyahut işçiyi işine alan yeni işveren eski işverenden tazminat isteyebilir” (m.28). İş Kanununda, Türk Borçlar Kanunundan farklı olarak bu belgenin verilmesi işçinin talebine bağlanmamıştır. Dolayısıyla işveren işten ayrılan her işçiye bu belgeyi vermek zorundadır. İşveren bu belgeyi vermezse ya da belgede gerçeğe aykırı bilgiler yazarsa, bundan zarar gören işçi veya işçiyi işe alan yeni işveren işverenden tazminat talep edebilecektir. Ayrıca işveren hakkında İş Kanunu m.99/I, (c) bendi uyarınca idari para cezası da uygulanabilecektir.

9. İşçilere dinlenme süresi verme borcu

9.1. Hafta tatili verilmesi

Türk Borçlar Kanununa göre, “işveren, işçiye her hafta, kural olarak pazar günü veya 9.2. Yıllık İzin Verilmesidurum ve koşullar buna imkân vermezse, bir tam çalışma günü tatil vermekle yükümlüdür” (m.421/I). Kanunda bu tatilin verilmesinden söz edilmiş, fakat işçinin bu tatile hangi koşullarla hak kazanacağına ilişkin hiçbir düzenleme yapılmadığından bu konuda da kıyasen İş Kanununun ilgili hükümleri uygulanabilir. Borçlar Kanununa göre hafta tatilinin kural olarak Pazar günü verilmesi gerekir. Fakat eğer işin niteliği ya da yürütülüş biçimi buna olanak tanımıyorsa, örneğin işin kesintisiz bir şekilde haftanın her günü yerine getirilmesi gerekiyorsa, böyle bir durumda işçiye haftanın başka günü de hafta tatili verilmesi mümkündür.

9.2. Yıllık İzin Verilmesi

İşveren en az 1 yıl çalışmış olan işçilere yılda en az 2 hafta izin vermek zorundadır. Fakat işçi 18 yaşından küçükse ya da 50 yaşından büyükse bu durumda verilecek yıllık ücretli izin süresi 3 haftadan az olamaz (m. 422). Türk Borçlar Kanunundaki düzenlemeye göre işçinin hak kazanacağı yıllık izin süresi kıdemine göre değişmemektedir. Ancak işçinin kıdemi ne kadar olursa olsun işverenin kural olarak iki haftalık izin süresi verme yükümlülüğü vardır. İşçinin yaşı 18 yaşından küçük ya da 50 yaşından büyükse bu durumda verilecek yıllık izin 3 haftadan az olamayacaktır. Öte yandan, Kanunda yıllık izin süresinden indirim öngören bir düzenlemeye de yer verilmiştir.

Buna göre, işçi, bir hizmet yılı içinde kendi kusuruyla toplam 1 aydan daha uzun bir süreyle hizmeti yerine getirmediği takdirde işveren, çalışılmayan her tam ay için, yıllık ücretli izin süresinden bir gün indirim yapabilir (m.423/I). Buna karşılık; işçinin işçi iş görme edimini yerine getirememe nedeni, kendi kusuru olmaksızın hastalık, kaza, yasal bir yükümlülüğün veya kamu görevinin yerine getirilmesi gibi kişiliğine bağlı bir sebepse ve işçi bir hizmet yılı içinde en çok 3 ay süreyle iş görme edimini yerine getirememişse, işveren böyle bir durumda işçinin yıllık ücretli izin süresinden indirim yapamaz (m.423/II).

Bunun gibi, işveren, gebelik ve doğum yapma sebebiyle iş görme edimini en çok 3 ay süreyle yerine getiremeyen kadın işçinin yıllık ücretli izin süresinden indirim yapamaz (m.423/III). Kanuna göre hizmet veya toplu iş sözleşmeleriyle, işçinin aleyhine hüküm doğuracak şekilde aykırı düzenleme yapılamaz (m.423/IV). Kanunda açıkça söz konusu fıkraların işçi aleyhine değiştirilemeyeceği belirtildiği için Kanundaki hükümler işçiler lehine değiştirilebilecektir.

Yıllık ücretli izinler, kural olarak aralıksız biçimde verilir; ancak tarafların anlaşmasıyla ikiye bölünerek de kullanılabilir. İşveren, yıllık ücretli izin tarihlerini, işyerinin veya ev düzeninin menfaatleriyle bağdaştığı ölçüde, işçinin isteklerini göz önünde tutarak belirler.

10. Hizmet buluşu gerçekleştirenlere uygun bir karşılık verme yükümü

Türk Borçlar Kanunu iş görme edimini yerine getirirken bir hizmet buluşu yapan işçiler bakımından da bir düzenleme getirmiştir. Buna göre, “Hizmet buluşları üzerinde işçinin ve işverenin hakları, bunların kazanılması ile diğer sınaî ve fikrî mülkiyet hakları konusunda özel kanun hükümleri uygulanır” (6098 sayılı Kanun: Md. 427). Bu düzenlemede söz edilen “özel kanun” 1995 tarihli ve 551 sayılı “Patent Haklarının Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” olarak anlaşılmalıdır. Kararnamenin 16. maddesine göre, “BuKanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre işçi, bir özel hukuk sözleşmesi veya benzeri bir hukuk ilişkisi gereği, başkasının hizmetinde olan ve bu hizmet ilişkisini işverenin gösterdiği belli bir işle ilgili olarak kişisel bir bağımlılık içinde ona karşı yerine getirmekle yükümlü olan kişidir. Ücretsiz olarak ve belirli bir süreye bağlı olmaksızın hizmet gören stajyerler ve pratik yapan öğrenciler de, bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre işçi sayılır” (f. III). Hizmet buluşu da söz konusu Kararnamede tanımlanmıştır.

Buna göre, hizmet buluşu, işçinin bir işletme veya kamu idaresinde yükümlü olduğu faaliyeti gereği gerçekleştirdiği veya işletmenin veya kamu idaresinin büyük ölçüde deneyim ve çalışmalarına dayanan, işçinin iş ilişkisi sırasında yaptığı buluşlardır (Md.17/II). Dolayısıyla işçi bir hizmet buluşu yaptığında söz konusu Kanun Hükmünde Kararnamedeki hükümler çerçevesinde bazı taleplerde bulunabilecektir.

III- SONUÇ VE ÖZET

11.01.2011 tarihinde TBMM’de kabul edilerek 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu daha önce yürürlükte bulunan 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nda olmayan birçok yeni düzenleme yapmıştır.

Bunlar iş hukukunu ve özelde de 2003 yılında yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanunu’nu yakından ilgilendiren düzenlemeleri de kapsamaktadır. Bazı hallerde ayni konu hem Türk Borçlar Kanunu hem de İş Kanunu’nda düzenleniş olabilmektedir. Keza Türk Borçlar Kanunu ile İş Kanunu’nda yer almayan bazı yeni haklar da getirilmiştir.

Saygılarımızla.

Kaynak: Resul KURT

Hakkında iskanunu

Göz atın

Avans Ödemesinden Yapılan İcra Kesintisi

Avans Ödemesinden Yapılan İcra Kesintisi

Avans Ödemesinden Yapılan İcra Kesintisi