Tahmini okuma süresi: 4 dk.
Çalışma Hayatında işçilerin hak ve sorumluluklarını düzenlemek üzere çeşitli Kanun ve Kanun ekleri düzenlenmiştir. İlk bakışta İş Kanunu, Deniz İş Kanunu, Basın İş Kanunu önemli ölçüde çalışma hayatına hak ve yükümlülükler getirse de bu kanunların yanında Borçlar Kanunu da iş sözleşmesi (hizmet akdi) ile çalışanların hak ve borçlarını düzenleyen bir diğer kanun olarak yürürlüğünü korumaktadır. Belirtmek isteriz ki İş Kanunu ile Borçlar Kanununun hangi aşamada birlikte uygulanacağı konusu çeşitli kavram kargaşasına yol açsa da İş Kanunu hükümleri Kanun kapsamında bulunan işçilere uygulanmakta olup 4857 sayılı Kanun kapsamında sayılmayan kişileri düzenleyen 4.maddesine tabi çalışanlar 6098 sayılı Borçlar Kanunu kapsamında değerlendirilmektedir. Tabi 4.maddede sayılan kişilerin özel iş kanunu kapsamına girmeleri durumu değiştirmektedir.
Türk Medeni Kanununun 5.maddesi de Borçlar Kanunun uygulamada diğer Kanunların boşluğunu doldurucu niteliğinde olduğu görülmektedir. Kanunun 5.maddesi “Bu Kanun ve Borçlar Kanununun genel nitelikli hükümleri, uygun düştüğü ölçüde tüm özel hukuk ilişkilerine uygulanır.” Hükmü ile Borçlar Kanunun genel nitelikli hükümlerinin çözüm olarak değerlendirildiği görülmektedir.
Maddeden hareketle, çalışma hayatını düzenleyen iş sözleşmeleri ile ilgili olarak tarafların hak ve borçları hususunda bir düzenleme boşluğu olduğunda, bu konuda Türk Borçlar Kanununa bakılması ve orada bir hüküm olduğunda bu hükmün uygulanması gerekmektedir.
Özellikle belirtmek isteriz ki Türk Medeni Kanunun 5.maddesinde belirtilen hükümler, Borçlar Kanunun genel nitelikli hükümleri için geçerlidir. Bu açıdan bakıldığında Borçlar Kanunun 1-206. Maddeleri bu hükümleri taşımaktadır.
Örneğin; İşçi ve işveren arasında kurulan sözleşmenin geçerli olup olmadığı, Borçlar Kanunu tarafından irdelenerek sonuca varılacak ve hükmünü bulacaktır.
İş Kanunun işçilerin haklarına yönelik hükümlerinin ağır bastığı ve işçinin işverenine karşı sorumluluklarına fazla değinmediği aşikardır. Bu durumda tamamlayıcı nitelikte olan Borçlar Kanunu devreye girmektedir.
Örneğin; İşçinin özen borcu, sadakat borcu 4857 sayılı Yasada açıkça belirtilmese de 6098 sayılı Borçlar Kanunumuz 395.maddesinde “bizzat çalışma borcunu” ve 396. Maddesinde “özen ve sadakat borcu” başlığı altında “İşçi, yüklendiği işi özenle yapmak ve işverenin haklı menfaatinin korunmasında sadakatle davranmak zorundadır.
İşçi, işverene ait makineleri, araç ve gereçleri, teknik sistemleri, tesisleri ve taşıtları usulüne uygun olarak kullanmak ve bunlarla birlikte işin görülmesi için kendisine teslim edilmiş olan malzemeye özen göstermekle yükümlüdür. İşçi, hizmet ilişkisi devam ettiği sürece, sadakat borcuna aykırı olarak bir ücret karşılığında üçüncü kişiye hizmette bulunamaz ve özellikle kendi işvereni ile rekabete girişemez. ….”
Maddeleri ile hüküm altına almış, bir nevi İş Kanununda yer almayan hükümleri doldurmuştur.
İş Kanunu ve Borçlar Kanunu Uygulama Kargaşası
Çalışma Hayatının kavram kargaşası haline gelen konulardan bahsetmeye devam edecek olursak, Türk Borçlar Kanununda getirilen yeni bazı hakların İş Kanunu kapsamındaki işçiler için de uygulanıp uygulanmayacağı konusunda doktrinde ve uygulamada tartışmaların olduğu görülmektedir.
Bu açıdan bakıldığında her iki Kanunda da yer alan bazı hükümlerin İş Kanununda düzenlenen hükümleri değiştirip değiştirmediği de yine tartışılan bir diğer alanı oluşturmaktadır.
Konu hakkında kesin bir dille Kanunların çeliştiği ya da farklı Kanunlarda aynı konulara farklı hükümler getirdiği durumlarda, Kanun koyucunun devreye girmesi kanaatinde olarak, bu konuda genel bir değerlendirme yapmanın zor olduğu açıkça görülmektedir. Kanun koyucu bu tarz kavram kargaşalarına açıklık getirmeyerek hükmün belirlenmesini yargı kararlarına bırakmıştır.
Öğreti ve uygulamadan yola çıkarak bu kanunların her ikisinde de aynı konuyu düzenleyen kurallar olduğunda “Özel’in Genel’e önceliği” ilkesi uyarınca İş Kanununun hükümlerinin uygulanması gerektiğini benimsemekteyiz.
Tabi burada önemle belirtmek isteriz ki, genel kanundaki kural özel kanundaki kurala göre olaya daha uygun ve daha adil sonuçlar veriyorsa sonraki genel kanundaki kuralın da uygulanması uygun görülebilir.
Örneğin; Belirli süreli iş sözleşmelerinden Borçlar Kanunu çeşitli maddelerle hükümler getirmiştir fakat bu hükümler uygulama alanı bakamından bazı maddelerde değerlendirildiğinde İş Kanunu açısından hüküm bulmayacaktır. Çünkü Belirli süreli iş sözleşmesinin kurulmasına ilişkin koşullar İş Kanununda açıkça düzenlenmektedir.
Feti SAVRAN
Sosyal Güvenlik Denetmeni / İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Uzmanı