Bankalar Türkiye’nin Krizden Çıkışına Önderlik Etti

bankalarTürkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince, Türkiye’nin her zaman ulusal bir bankacılık politikası olması gerektiğini savunduğunu, ancak son küresel kriz ortamında Türkiye’de iştiraki bulunan yabancı bankaların sınavı başarıyla geçtiğini söyledi.

Özince, Türkiye’deki yabancı bankaların ana şirketleri uluslar arası platformlarda çok daha büyük sorun yaşamalarına karşın, belki çok daha gelecek için ümit gördükleri, belki daha yeni inisiyatifler aldıkları için buradaki iştiraklerine öncelik verdiler ve güçlü bir şekilde arkasında durdular. Mevduat garantisi olmamasına karşın Türkiye’deki iştiraklerine sermaye ya da sermaye benzeri fon sağlayarak likidite desteği verdiler. Türkiye’ye kamyon yüküyle para getirdiler iştiraklerine destek olmak için. Keşke benim de böyle bir bankam olsaydı arkamda dedi.

BANKALAR ÖNDERLİK ETTİ

TBB Başkanı Özince, Türk bankalarının sağlam mali yapıları ve doğru yönetim politikalarıyla Türkiye’nin küresel krizden fazla etkilenmemesi için çok önemli bir rol üstlendiğini savunarak Bankalar gerçek anlamda bu sürece, Türkiye’nin krizden çıkışına önderlik etmişlerdir. Bankalarımız bir anlamda tarih yazmıştır bu süreçte yorumunu yaptı.

TBB Yönetim Kurulu üyesi bankaların genel müdürlerinin de katıldığı yıllık değerlendirme toplantısında bankacılık sektörünün temel bilanço alemleri,likidite durumu ve reel sektörle ilişkiler başta olmak üzere bir dizi konu hakkında kamuoyuna açıklamalar yapıldı. Toplantıda TBB Genel Sekreteri Ekrem Keskin Uluslararası Gelişmeler, Türkiye Ekonomisine ve Bankacılık Sektörüne Yansımaları başlıklı bir sunum yaptı. Keskin, 26 Aralık 2008 itibariyle Türk bankacılık sektörünün likidite rakamlarını açıkladı. Buna göre bankaların yerli para cinsinden toplam likiditesi 36.8 milyar TL, yabancı para cinsinden de 24.9 milyar dolar düzeyinde bulunuyor. Aynı tarih itibariyle bankaların TL yükümlülükleri 414 milyar TL, döviz yükümlülükleri de 152 milyar dolar oldu. Döviz likidite oranı da yüzde 16.4 düzeyinde.

YÜKSEK LİKİDİTE TUTMANIN MALİYETİ DE YÜKSEK

TBB Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince, bankaların likidite sorunundan ziyade ellerinde nakdi kaynakları krediye dönüştürememe sorunu yaşadıklarını vurgulayarak Örneğin şu anda İş Bankası olarak elimizde 800 milyon dolar gibi bir sendikasyon kaynağımız bulunuyor. Ekim ayından bu yana bu kaynağı elimizde tutuyoruz.

Döviz likiditesi açısından bu kaynağı tutmak zorundayız. Ayrıca faize duyarlı o kadar büyük bir blok mevduat var ki çok kısa vadede bir bankadan bir bankaya geçebiliyor. Bu tür bir mevduat hareketi bile ciddi bir likidite tutmayı gerektiriyor. Tabi ki bu dunumun da çok olumsuz etkisi var bankalar üzerinde. Bunun dışında likidite ile ilgili sorunların ön önemlisi yurt dışından sağladığımız likiditenin neredeyse kapanması oldu diye konuştu.

BANKALAR KENDİ ÖZ GÜÇLERİYLE LİKİDİTE YARATTILAR

Özince, Merkez Bankası’ndan likiditeyi artırıcı bir dizi talepte bulunduklarını, Merkez Bankasının İnterbank piyasası ile ilgili aldığı önlemlerin etkili olmadığı kanaatini taşıdığını belirterek, Tabi ki bu kararlar daha hızlı alınsa daha iyi olurdu. Çünkü likidite tam zamanında gereken bir şey. Bankalar küresel krizin yurt dışı piyasalarda yarattığı büyük güçlüklere rağmen canlarını dişlerini takarak ve tüm iyi ilişkilerini kullanarak ve de yüksek maliyetlere katlanarak kendi güçleriyle fon yaratmayı başarmışlardır. Halbuki o dönemde yeterli likidite olsaydı bankalar yurt dışı piyasalarda daha güçlü pazarlık yaparak daha uygun maliyetlerle fon yaratabilirlerdi. Arkasından munzam karşılık ile ilgili önlem geldi. En etkili belki de bu oldu. Bütün bunlar, yeni sistem, bankacılık sektörü kendi çarelerini oluşturduktan sonra geldi. Bugün TL’de hiçbir likidite sorunu yoktur. Dövizde de likidite sorunu aşılmıştır dedi.

FAZLA LİKİDİTE SORUN ÇIKARMAZ

Her ticari işletme gibi bankaların da stoklarını günün koşullarına uydurmak zorunda olduğunu ifade eden Özince bu konuda şu değerlendirmeyi yaptı: Bankalar kar odaklı ve sermaye yoğun bir yapıya sahiptir. Bankalar likiditeyi kaygı duyuyorum diye değil, itibar için taşır. Likidite yetmiyor diye bir kaygımız yok. Daha fazla likiditesi olursa bankacılık sektörünün dış borçlanma yaratma konusunda eli güçlenir, pazarlık şansı artar, ihtiyaçlarını rahat karşılayabilir hale gelir. Ayrıca faiz olarak yüzde 10 talep eden bir müşterimiz karşısında en azından yüzde 4 ya da yüzde 8 gibi bir faizi telaffuz etmeye gücümüz ve yüzümüz olur. Fazla likidite sorun çıkarmaz. Likidite düzeyleri Türkiye’nin risk primi açısından da çok önemli. Bu konuda yapılan tartışmaları ve yorumları anlamıyoruz. Memleketin bu kadar bankası, profesyoneli, kriz görmüş görmüş insanı hem fikir, bir şey söylüyorsa hiç bunun üstüne yorum yapılmaması lazım. O likiditenin mutlaka ve mutlaka sağlanması lazım. Biz likidite talebimizde de, tüm taleplerimizde de her zaman şuna dikkat ettik; yerine getirilmesi mümkün mü, değil mi?

REEL SEKTÖRÜN ARKASINDA DURUYORUZ

Özince, reel sektörle ilişkileri değerlendirirken, bankaların reel sektöre kredi açmama ya da kredileri geri çağırma gibi bir sorun yaşamadığının altını çizerek şunları söyledi:

Bugün bankalarımız kredi vermeye niyetli ve kararlı olduğu için reel sektör büyüyor. Dünyada bankacılık, devlet desteği ve garantileri ile ayakta dururken, Türkiye’de bankalar garantiye dahi ihtiyaç duymadan ve devletimize, mevduat sahibine, sokaktaki vatandaşa en ufak bir yük getirmeden mali yapılarını güçlü tutmayı başardılar. Ekonominin lokomotif sektörü olan ve bugün yurt dışına en çok borçlu olan inşaat ve gayrimenkul sektörü başta olmak üzere sektörlere kredi vermeye devam ediyoruz. Konut kredisinde faizler düşmeye devam ediyor. Reel sektörün arkasında durmak için daha ne yapalım.

Özince,reel sektörle bankalar arasında kronik bir problem olmadığını reel sektörün borç çevirme sorunu yaşamayacağını ifade ederek TL kredilerinde bir sorun yok. Taze kredi vermeyi sürdürüyoruz. Bankalar kredi vermek için reel sektör şirketlerinin arkasında koşmaya devam ediyor. Likidite sorunu ve diğer nedenlerle döviz kredilerinde daralma var. Ayrıca mevcut mevzuat reel sektöre döviz kredisi açmamızı engelliyor. Öncelikle bu sorunun aşılması lazım dedi.

BANKACILAR ZİMMET MADDESİNDEN ÜRKÜYOR

Banka yöneticilerinin karşı karşıya bulunduğu sorunlardan birinin de zimmet maddesi olduğuna dikkat çeken Ersin Özince bu konuda şunları söyledi: Bankalar Kanunu’nun 160. maddesinde şöyle bir husus var; banka yöneticilerinin kredi hataları nedeniyle bir kredi sorunlu hale dönüşürse, o krediyi kullananın lehine kaynak aktarmış, o kaynağı onun zimmetine geçirmiş gibi bir garip değerlendirme var. Her ne kadar şimdilik ’bu madde hiç kimseye  ygulanmadı’ gibi yorumlar olsa da geçmişte İstanbul Yaklaşımında da gördük.Bankacılar bundan ürküyor. Zimmet kamu ile ilgili bir kavram diye  üşünüyorum. Biz işlerimizi yaparken ciddi yapmalıyız, sorunlu kredi de yaratmamalıyız, dolandırıcılığa, şuna, buna meydan vermemeliyiz. Yani riskleri iyi idare etmeliyiz. Zaten BDDK mevzuatı ve bankalarımız yetkili kurulları karşısında sorumluluklarımız var. Zimmet maddesi kaldırılamıyor. Eski kötü tecrübeler nedeniyle kaldırılabileceğini de zannetmiyorum.

BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN İMAJ SORUNU YOK

TBB Başkanı Özince, bankacılıkta kamu-özel farklılığının kaldırılması gerektiğine işaret ederek, Tüketici kredilerinde rekabet başlamış durumda. Rekabet maliyetleri de olumlu etkileyen bir şey. Kredi maliyetlerimiz azalsın diye bir talebimiz var zaten. Tüketici kredilerinde KKDF’nin iptal vakti geldi artık. Döviz kredilerinde de banka ve sigorta işlemleri vergisi kaldırılmalı dedi. Özince 2009’da bankacılık sektörü yanı sıra reel sektörde de konsolidasyonların ortaya çıkabileceğini söyledi.

Ersin Özince, toplantıda soruları yanıtlarken bankalar ile reel sektör ilişkilerinde bir imaj sorunu olup olmadığı yolundaki soruya şu yanıtı verdi: Küresel krizden Türk bankacılık sektörü de payını alıyor ve almaya da devam edecek. Biz bu süreci olumlu değerlendiriyoruz. Mütevazi bir çalışma içindeyiz.

Siyasi bir tavır geliştirmiyoruz. Çok ciddi sıkıntılar yaşamamıza rağmen popülist bir söylemde bulunmuyoruz. Sıkıntılarımızı kamu ve özel sektör olarak birlikte çözmeye çalışıyoruz. Kriz koşullarında bile devlet garantisi istemeden mevduat sahibinin güvenine mazhar olmuş bir sektörüz. İmaj problemimiz olduğuna inanmıyorum.

 

Hakkında iskanunu

Göz atın

EYT ile Emekli Olan Personelin İş Güvencesi Hakkı

EYT ile Emekli Olan Personelin İş Güvencesi Hakkı

EYT ile Emekli Olan Personelin İş Güvencesi Hakkı