Kadın Ve Genç İstihdamı Teşviğine Uzatma Geliyor

sosyal güvenlik kurumuSosyal güvenlik alanında kapsamlı bir yasal düzenleme hazırlığı devam ediyor. Kriz sürecinde başta açık olmak üzere sosyal güvenlik alanındaki sorunlar da kendini güçlü biçimde gösteriyor.

Sosyal destekler ve yardımları alanında da ciddi boşluklar gözleniyor. Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak ve arkadaşımız Mehmet KAYA Ankara Sohbetleri’nde, SGK Başkanı M. Emin Zararsız ile başta prim teşvikleri olmak üzere, yasal düzenlemeler, sosyal güvenlik prim borcu affı, sağlık harcamalarına ilişkin sorunları ve çözüm önerilerini konuştu.

Sosyal güvenlik sisteminde köklü bir yasal değişiklik hazırlığı var. Reform yeni yürürlüğe girdi, bu büyüklükte ihtiyaç ortaya çıkması normal mi?

 

Sosyal güvenlik kurumlarını tek çatı altında toplayan düzenlemenin üzerinden 2.5 yıllık bir uygulama dönemi geçti. Bu büyüklükte bir reformda uygulamayı görünceye kadar yapı teoriktir. Uygulamayla birlikte böyle bir reformun yapılması doğaldır, hatta kaçınılmazdır. Uygulamada çıkan sorunlara yönelik çalışma kendi bünyemizde devam ediyor. Çok detay veremeyeceğim ama çerçevenin anlaşılması için örnek vereyim: Çakışan sigortalılık sorununda biz ikinci bir kriter eklemeyi planlıyoruz, öncelikle kendi tercihi sorulacak, tercih bildirmezse hangi sigortalılığı önce başlamışsa o geçerli olacak. Bu ve benzeri pratikte görülen sorunları çözeceğiz. Aynı kapsamda teşkilatlanmaya ilişkin çalışma yürüyor. Üç büyük kurumu bir araya getirmek zor bir iş. Kısa sürede çok önemli başarı elde edilmiş ama yine de yapılması gerekenler var.

 

Bu çalışmaların, bazı yasal düzenlemelerle birlikte tasarıya dönüşüp yeni dönemde TBMM’nin gündemine getirilmesi planlanıyor.

 

Sosyal Güvenlik Yasasına yönelik çalışma ise oldukça büyük. Gerekliliğine şahsen inanıyorum. Sosyal taraflar ve akademisyenlerle birlikte bir komisyon kurulacak. Yaz aylarında komisyonu kurmak biraz zor, ama en kısa sürede oluşturup kapsamlı bir çalışma yapacağız.

 

Sosyal güvenlik reformunda aksayan yön neresi, sigorta mı, genel sağlık sigortası mı?

 

Her iki tarafta aksayan yönler var. Ayrıca daha geniş perspektiften bakarsak primsiz ödemelerden söz etmeliyiz. Biliyorsunuz, sosyal güvenlik sisteminin üç ayağı var. Kurumsal yapılanma, sigorta ve genel sağlık sigortası primsiz ödemeler sistemi. İlk ikisi yapıldı, ama primsiz ödemelere, yani sosyal yardım ve hizmetlere yönelik düzenleme hala eksik. Bu alanda 10’dan daha fazla kamu kurumu yetkili ve çalışıyor. Belediyeler ve sivil toplum örgütleri de var. Sosyal güvenlik reformu sırasında bir taslak oluşturulmuştu, ama bilemediğim nedenlerden dolayı, -konjonktür diyelim- gündeme gelmedi. Sadece taslak metinler üzerindeki tartışmalar düzeyinde kaldı. Bu alan, diğerlerine göre daha öncelikli görülüyor.

 

Sosyal hizmetlerin hangi kurum tarafından yönetileceği sorunu aşılabildi mi?

 

Ben, burada kurumların olması gerektiği yerden çok bu alanın düzenlenmesinin öncelikli olduğuna inanıyorum. Türkiye’nin sosyal yardımlarına baktığınızda ciddi bir dağınıklık var. Yan yana iki komşu, ikisi de ciddi manada muhtaç; birisi tespit edilmiş, 4-5 noktadan yardım yağıyor, öbür komşu tespit edilemediği için hiç yardım alamıyor. Bu adalet duygusunu, sosyal devleti zedeleyen unsurlar ve giderek daha ciddi sonuçlara yol açıyor.

 

Sosyal yardıma ve sosyal hizmete muhtaç olma durumunu hak haline getirecek bir düzenleme gerekiyor. Sosyal güvenlik reformunun eksik olan bu üçüncü ayağın bir an önce bitirilmesi gerekiyor. Kimin yaptığı önemli değil, tekraren söylüyorum; bir kurumlar savaşı gibi yansıdı, ama bizim böyle bir düşünce ve iddiamız yok. Sonuçta karar verecek olan irade siyasi irade ve en nihayetinde Başbakanlıktır. Başbakanlık “şu yapacak derse” o yapar.

 

Asgari ücrete endeksli gelir basamağı

 

Sosyal yardımlar için nasıl bir sistem öneriyorsunuz, yardım neye göre verilecek yasa yapma görevi SGK’ya verildi mi?

 

Bu konuda netlik yok. Biz işin mutlaka bir tarafıyız ama dediğim gibi çok sayıda görevli kurum var. Burada yapılması gereken DPT veya Başbakanlık gibi bir üst kurumun koordinasyonuyla bu çalışmalar yapılmalı, kurum yeri de boş bırakılıp hükümetin kararına bırakılması.

 

Öneri olarak ise; Asgari ücrete endeksli gelir basamağı, aile fert sayısı, bu unsurlara yönelik kriterler geliştirilebilir. Önemli olan hukuk nezdinde düzenli hale gelmiş olması ve merkezi bir idare tarafından koordinasyonunun -uygulama demiyorum- sağlanmasıdır. Türkiye’nin gerek genel bütçeden, gerek özel bütçelerden, gerekse sivil toplumun oluşturduğu bütçelerden ne kadar yardım yapıldığının ortaya çıkması gerekiyor.

 

Af söylentisi gelirimizi azaltıyor

 

Krizde prim gelirleri ve prim toplama nasıl etkilendi?

 

Dünya krizi nedeniyle en hızlı etkilenen kurumlardan biri SGK… Birkaç yönden etki var; Kriz dolayısıyla işten çıkarmalar oluyor, prim ödeme alışkanlığı olanlarda bile gecikmeler olabiliyor, kriz döneminde emeklilik talepleri artıyor. Bunların hepsi giderleri artırıp gelirleri azaltan unsurlar, ama işin doğasında var. Öte yandan, yeni yıldan itibaren iyileşme görülüyor. Sıçrama değil, hâlâ krizden çıkmış değiliz, ama uluslararası otoritelerin kabul ettiği gibi Türkiye krizden en hızlı çıkacak ülkelerin arasında görülüyor. Hatta uluslararası büyüme tahminleri toz pembe denilebilecek 6.4, 6.7’lere kadar çıkıyor. Bu büyümeler tabii ki bize de olumlu yansıyacak. Bunların dışında “af söylentileri” gelirlerimizin azalması ya da artış hızının yavaşlamasına da yol açıyor.

 

Peki, prim borçlarının yeniden yapılandırılması hazırlığı var mı?

 

Bizim aklımızda bile olmadığı halde, kesin bir şekilde Sayın Bakan ve benim tarafımdan “böyle bir şey yoktur” denmesine rağmen, bazı kişilerin televizyon ve gazetelerde sürekli gündeme getirmesi beklenti doğurdu. Bu bizi çok olumsuz etkiliyor. Bu gibi şeylerin gündeme getirilmesi doğru değil. Bizim kurum olarak bu anlamda hazırlığımız yok, Bakanlığımızın yok, bildiğim kadarıyla Hükümetin de yok.

 

Evet, prim borçları işçi ve kendi nam ve hesabına çalışanlar bakımından oldukça yükselmiş durumda. Açıkça söyledim, Sayın Bakan da söyledi, aflar, prim ödeme kolaylıkları düzenli ödeme alışkanlığı olan insanların adalet duygularını zedeliyor ve onlar aleyhine haksız uygulamalara yol açıyor. Türkiye’de 16-17 yeniden yapılandırma yapılmış. İki yılda bir ortalamaya denk geliyor. Her iki yılda bir uygularsanız düzenli ödeyen adam neden ödesin?..

 

Sizden önceki dönemlerde de bu yönde beyanatlar oldu ve ardından bir ay sonra bazen bir hafta sonra af çıktığı durumlar oldu?

 

Biz bunu söylemeye başlayalı altı-yedi ay oldu, bakın böyle bir şey gündeme gelmedi. Devlet yönetimi ciddiyet ister. Devlet yönetimi öngörülebilirlik gerektirir. Çok fevkalade, olağanüstü durum meydana gelmediği sürece, bir hükümetin bir parlamentonun ne gibi düzenlemeler yapacağı en azından orta vade için bilinebilir olması gerekir. Ama büyük bir felaket olur, o olağanüstü şartların atlatılması için düzenleme yapılır. Ancak bu bile, öngörülebilir bir durumdur.

 

Herkesi kayıt içine alsak açığımız 3 milyar TL’ye iniyor

 

Kayıtdışılıkla mücadele eylem planı var ve özellikle kayıtdışı işçilik yarattığı gelir kaybı nedeniyle büyük sorun. Bir ilerleme sağlanabildi mi?

 

Kayıtdışı işçilik oranı giderek azalıyor, küçük rakamlarla olsa da azalıyor. Gönül ister ki yarı yarıya azalsın, ama mümkün değil. Eğer kayıtdışının tamamını kayıt içine alsak ve herkese asgari ücret üzerinden prim tahakkuk ettirsek, yıllık açığımız 3 milyar TL’ye kadar düşüyor. Geçen yıl 29 milyar TL’ye yakın açık finansmanı kullandık. Kayıt dışının tamamının kayıt içine alsak 26 milyara yaklaşıyor. Bu kayıtdışının büyümesini veya kayıtdışına kaymayı doğuracak sebep olacak şeylerden de kaçınmak gerekiyor. Bütün kamu kurum ve kuruluşlarının, iş camiası örgütlerinin faaliyetlere katkı vermesi gerekiyor. Kayıtdışılık, SGK kadar Maliye’nin de, haksız rekabet yönüyle iş dünyasının da konusudur.

 

Kadın ve genç istihdamına yönelik teşviklerden yararlanılmasına yönelik işe giriş tarih şartı 1 Temmuz’da doluyor. Başarılı oldu mu sizce sistem uzatılacağı yönünde bilgiler var ayrıca.

 

Primlere yönelik olarak işveren payının 5 puan indirilmesi daha önce gerçekleşmişti biliyorsunuz. Diğer yandan, genç ve kadın istihdamına yönelik iki yıl önce yapılan düzenlemenin uzatılması için çalışma yürütülüyor. İlave prim indirimi düşünülmüyor. Ulusal istihdam stratejisinin detayları açıklandığında, istihdamın artırılmasını, işsizliğin önlenmesi, büyümenin yeni istihdam imkanları yaratacak şekilde mekanizmalar tasarlanıyor. Çalışmalar sürdüğü için daha fazla detay vermem doğru olmaz.

 

Prim indirimi gelirleri artırır mı? Bu tartışma hep yapılır.

 

Bu sadece SGK primleri için değil, vergiler için de uzun süredir devam eden bir tartışmadır. Bu yönde söylemler vardır, ama bu konuyu test etmek mümkün değil. Teoride söylenen pratiğe yansıyor mu, kişisel olarak kuşkulu yaklaşıyorum. Prim oranları Türkiye’de yüksekti. Ama indirimlerden sonra, mukayese yapılan ülkeler bakımından ortalamaya çekilmiş oldu. Ancak, 5 puan indirimden dolayı, genç ve kadın istihdamından dolayı, istenilen ölçüde sistemin içine giriş yaşandı mı, hazırlıklar yapılırken tahmin edilen ölçüde büyüklükte yaşandı mı?.. Buna tam olarak “evet” diyemiyorum.

 

Sağlık harcamaları çok yükseldi yeni denetim modeline ihtiyaç görülmüyor mu, eksik kalan unsur nedir?

 

Gerçekten sağlığa erişim kolaylaşınca gidiş sıklığı artacaktır, bu normaldir. 30 milyondan fazla kişiyi 150 hastaneye mahkûm ettiğiniz dönemde insanlar gitmiyordu. Artış bekleniyordu ve arttı. Türkiye’de 2002’de ortalama hekime müracaat sayısı 2.2 iken, 2009’da 6.7 defaya yükseldi. Bir yandan nüfusumuz da artıyor. Artık Türkiye’de sağlık hizmetlerine erişim konusunda herhangi bir sıkıntı kalmadı. Bir eksikliğimiz kaldı o da aile hekimliği. Bu sistemin 81 ilde uygulanması 2010 sonuna kadar tamamlanacak. Bu da tamamlanınca, erişim konusunda bir gerekçe ortada kalmayacak. Koruyucu hekimliğe yönelik çalışmalar da yapıldı ve önem verilmeye başlandı.

 

Hemen akla sevk zinciri uygulaması geliyor…

 

Katkı ve katılım payları, bir ara uygulanan sevk zinciri bir diğer eksiğimizdir. Sevk zincirinin mutlaka uygulamaya konulması gerekiyor, ama bunun için aile hekimliğinin başlaması gerekir ki gelecek yıldan itibaren sevk zinciri tartışmaya başlanır.

 

Kimlik numarası pazarı oluştu

 

MEDULA büyük bir veri üretiyor, denetimde de kullanılıyor ama yeni denetim modellerine imkan veriyor mu?

 

Cephe almış gibi görünmek istemiyorum ama, suiistimaller daha çok özel hastanelerde görülen bir olay. Bizim sistemimiz gereği TC kimlik numarası ile tedavi hizmet almak mümkün. Maalesef ki TC kimlik numarası oturduktan sonra kimlik numarası pazarları oluştu. Sizin numaranızla bir başka kişi hastaneye giriş yapıyor. Farkında bile değilsiniz veya bilerek müsaade ediliyor. Bazı hastaneler, daha önce gelmiş, bir şekilde elde edilmiş kimlik numaraları üzerinden fatura üretiyor. Bu suiistimalin muhtelif çarelerinden biri akıllı kartlar. Bu kart sistemi kişinin bizzat o kartla bulunması halinde kullanılabilecek bir şey. Parmakizi ya da göz irisine göre doğrulama sistemi kurmak da mümkün. Akıllı kartı bir an önce yaygınlaştırmamız lazım.

 

Suiistimalleri önleme ve etkin denetim çalışmaları eczaneler için tamamlandı, özel hastaneler için hazırlıkları devam ediyor, ilerde hekimler için de uygulanabilir.

 

Sağlık harcamaları kontrol altında denebilir mi?

 

Suistimaller var, ama gerçekçi bazı istisnai durumlar da var. Fakat bizim sağlık sisteminde global bütçe ve ilaç fiyatları indirimi gibi iki önemli düzenlememiz başladı. İlaç indirimlerinin karşılığı 2.4 milyar TL. Global bütçeye baktığınız zaman, Sağlık Bakanlığı kendi hastaneleriyle anlaşması üçüncü yılında. Üniversite hastanelerinde bu yıl başladı. Özel hastanelerle ise anlaşma sağlanamadı. İlaç sektörü de sisteme dahil oldu. Şu andaki verilere baktığımız zaman, yıllık olarak belirlenmiş bütçesinin ilk 4 aylık bölümü öngörülen rakamlara göre gidiyor. Bu yıl sağlık harcamalarında geçmiş yıllarda katlamayla giden artışlar yaşanmayacak, makul düzeyde artış gerçekleşecek. Biz kurum olarak ve ayrıca bu alanda faaliyette bulunan kurumlar kararlılığımızı muhafaza ediyoruz. Yıl sonunda öngörülen bütçe içinde kalacağız.

 

Emekli maaşlarına promosyon

 

Emekli maaşlarının dağıtımını üstlenen bankalardan promosyon sağlanması ve bunun dağıtılması yönünde haberler çıktı. Çalışmalar hangi aşamada?

 

Bankalarla çalışmamız yeni başladı. Hem emeklilere yönelik promosyon, hem de SGK’nın ödemelerine aracılık nedeniyle yapılan protokollerin yenilenmesi için. Emekli cemiyetlerinden açıklama oldu, “biz görüştük sıcak bakıyorlar” diye. Oysa biz bankaların en üst yetkilileriyle görüşmelere yeni başladık. Hakikaten sıcaklar mı, yoksa “biz hiçbir şey söylemedik” diye itiraz mı edecekler, o toplantının sonucunda ortaya çıkacak. Bir üst düzey toplantıyı bizzat ben de yapacağım. Görüşler aşağı-yukarı belli olur, konuya yaklaşımları nedir ortaya çıkar. Hangi ilkeler olabileceğine dair bir çerçeve çıkar. Mutlak negatif olursa müzakereler biraz daha güçleşir. Biz kurum olarak kendi çalışanımızın maaşları için ihale açtık, 10 banka müracaat etti. Vakıfbank ihaleyi kazandı. 3 yıllık protokol çerçevesinde 14 milyon TL’yi 25 bin çalışana dağıtacağız. Üç yıllık gelire karşılık bu kadar geliri veren banka varsa, bir takım sonuçlar çıkarılabilir.

 

Kazalar için prim aktarımı yapılabilir

 

SGK Başkanı Zararsız, uzunca bir süredir kamuoyunda tartışılan ve henüz çözüme kavuşturulamayan trafik kazalarındaki yararlanmalarda giderlerin karşılanması konusuna ilişkin çalışmaların sürdüğünü belirterek şu bilgileri aktardı:

 

Karayolları Trafik Kanunu’ndaki düzenleme ile trafik kazalarından sonra gelen sağlık sorunlarının bedelinin karşılanması Sağlık Bakanlığı’na verildi. Yasa gereği  2008 yılından itibaren trafik kazaları dolayısıyla sağlık giderlerini ödemiyoruz. Tasarlanan kanun ile pratiğin uyuşmadığına güzel bir örnek. Düzenleme, “kusur” oranına göre işliyor. Sigorta şirketleri kusur nispetinde harcamaları ödüyor. Sosyal güvenlik kapsamında olsa bile SGK ödeyemiyor. Ortada bir sorun var. Hem kendi iç birimlerimizde hem de ilgili birimlerle toplantı yapıyor olmamıza rağmen sonuca erişemedik. Konuyu Bakanlığımıza taşıdık. Bütün ilgililer toplandık ve önerimizi sunduk.

 

Önerimiz şu; sigorta firmalarına yatırılan primin belli bir miktarı bize aktarılsın ve bütün trafik kazasına uğrayan kişilerin kusuruna bakılmaksızın sağlık giderlerini biz karşılayalım. Bu öneriyi götürdük. Kanun değişikliği gerektiriyor. Çalışma devam ediyor. Tahmin ediyorum bu şekliyle sonuçlanır.

 

Yurtdışı için iikili sosyal güvenlik anlaşması…

 

Yurtdışı müteahhitliğe yönelik olarak, yurtdışındaki işlerde çalıştırılacak işçilerin sigorta primlerinin karşılanması talebi de uzun süredir gündemde.

 

Aslında, prim oranlarından çok, ikili sosyal güvenlik anlaşmalarıyla ilgili… Sosyal güvenlik anlaşması olmayan ülkelerle sıkıntı var. Orada prim indirimi mi, anlaşma yapılması mı öncelikli? Biz önceliği ikili sosyal güvenlik anlaşması yapılmasına verdik. Bu konuda yetkili olan Çalışma Bakanlığımız bizimle birlikte çalışıyor ve görüşmeler devam ediyor. Yakın zamanda yaygınlaşacağını düşünüyorum. O zaman müteahhitlerimizin bu sorunu hafifler. Sektörel anlamda çok talep geliyor. Bölgesel asgari ücretten, vergi oranlarına, prim oranlarına kadar… Bana göre çok ince hesaplanması gereken bir alan. Herhangi bir sektöre rasyonel gerekçelerle prim ve vergi teşviki verdiniz, ya ona komşu sektörler? Aynı rasyonel gerekçelerle diğer sektörlerden gelen taleplere nasıl karşı durulacak?

 

Emir Zararsız’ın dikkat çektikleri

 

Ferit B.Parlak

 

2008 yılının Ekim ayıydı.

 

Dönemin Çalışma Bakanı Faruk Çelik ile Sosyal Güvenlik Reformu’nu konuşuyorduk.

 

Çelik şunları söylemişti: “Şu anda 2 çalışan 1 emekliye bakıyor. Bu nedenle sosyal güvenlik açığının GSMH’ye oranı 10 binde 5’ten yüzde 4’lere çıktı. Bu açığın sürdürülebilirliği imkansız. 25 katrilyonluk açık Türkiye’nin önünde büyük engel. Sosyal Güvenlik Reformu sayesinde uzun dönemde 4 çalışanın 1 emekliye bakar hale gelmesi ve açığın makul seviyelere düşmesini hedefliyoruz.”

 

Reform çıktı ve yaklaşık 2 senelik bir uygulama süreci geçti.

 

Üzerinde aylarca çalışılan ‘reform’ kanununun birbiriyle çelişen maddeleri, pratikte uygulanabilirliği engelleyince, yeni düzenleme ihtiyacı doğdu.

 

Başbakanlık ve Gümrük Müsteşarlığı dönemlerindeki başarılı çalışmaları nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurumu’nun başına getirilen Emin Zararsız ile ‘reform’ denilen ve adına uygun hazırlanmayan/hazırlanamayan kanunun eksikliklerini ve hazırlığı süren yeni reformun çalışma hayatına getireceklerini konuştuk.

 

Son söz: Uyum ve uygulamadaki sıkıntıların çözümünün zaman almasını, farklı kanunlarla idare edilen Türkiye’nin en büyük üç kurumunu bir araya getirmenin zorluğu nedeniyle doğal karşılıyoruz ama ülkeye zarar, bazı kişilere fayda sağlayan alışkanlıkların uygulanamayacağı bir sistemin inşasını eşitlik ilkesine uygun bir şekilde tez elden bitirme zorunluluğumuzu da unutmuyoruz.

Kaynak: Dünya Gazetesi

 

 

Hakkında iskanunu

Göz atın

EYT ile Emekli Olan Personelin İş Güvencesi Hakkı

EYT ile Emekli Olan Personelin İş Güvencesi Hakkı

EYT ile Emekli Olan Personelin İş Güvencesi Hakkı