Çalışma Hayatı Tuzaklarla Dolu

cüneyt danarCüneyt Danar

MESS Müşavir Avukatı

Çalışma hayatını düzenleyen mevzuatın işverenlerin yükümlülüklerini en ince ayrıntısına kadar göstermesi beklenir. Bu sayede işverenler de hukuken kendilerinden neyin beklendiğini bilirler. İdare, sürpriz bir ceza uygulamaz. Daha da ötesi, yasalar tuzak kurmaz!

Halbuki ülkemizde çalışma mevzuatı böyle değildir. Mevzuat ne istendiğini belirtir gibi gözükür ama aslında söylemediği bazı şeyler de vardır. Bunun yanı sıra, sizin bir hakkınızı kullanmanızı teşvik eder gibi gözükür ancak, kullanırsanız ve haksız çıkarsanız da buna pişman eder. Bu gibi “tuzaklar”, çalışma hayatını düzenlemek için değil, sanki ek bir gelir elde etmek ve daha fazla cezalandırmak amacıyla getirilmiştir.

İşte bu tuzaklardan bazıları!

İdari para cezalarına ilişkin olarak Kabahatler Kanunu iyi bir düzenleme getirmişti. Buna göre, idari para cezasının kanun yoluna başvurmadan önce ödenmesi halinde, cezanın 3/4’ü tahsil ediliyor. Üstelik peşin ödeme kanun yoluna başvurmayı da engellemiyor. İtiraz edilirse ve haksız bulunulsa bile, kalan 1/4’lük kısım tahsil edilmiyor. İsabetli bir hüküm. Çünkü biran önce gelir elde edilirken, diğer taraftan da yargılama devam ediyor, hak arama özgürlüğü engellenmiyor. Buna rağmen, henüz Kabahatler Kanunu’nun genel kanun niteliğinde olduğunu belirten 3. maddesi Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmeden, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 140. maddesinin dördüncü fıkrası buna aykırı şekilde değiştirildi. Getirilen hükme göre, 1/4’lük indirimden yararlanma imkanı Kurum’a itiraz ve yargı yoluna başvurulmama şartına bağlandı. Bununla da yetinilmedi, Kabahatler Kanunu’nun 3. maddesini  iptal eden Anayasa Mahkemesi kararından sadece 13 gün sonra 16-365 Ek sayılı Genelge çıkarılarak, mevcut tuzak genişletildi. Genelge; eğer kanun yoluna başvurulursa ve haksız çıkılırsa, kalan 1/4’lük kısmın gecikme zammı ve faiziyle birlikte tahsil edileceğini düzenledi. Yani göstermelik bir kanun yoluna başvuru hakkı tanındı, bu tuzağa düşen de ayrıca cezalandırıldı.

140. maddedeki tuzak düzenlemeler sona ermiyor. İdari para cezalarında hangi mahkemenin yetkili olduğu hususunda, Anayasa Mahkemesi’nin maddedeki sulh ceza mahkemesine başvurulmasına ilişkin 6.4.2007 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 2006/75 Esas, 2006/99 Karar sayılı iptal kararı doğrultusunda, söz konusu dördüncü fıkra ve beşinci fıkralar 5655 sayılı Kanun ile 20.05.2007 tarihinde değiştirildi. Son düzenlemeye göre, yukarıda bahsettiğimiz tuzak düzenlemeler aynen devam ediyor. Hatta, 1/4’lük kısmın davanın kaybedilmesi halinde gecikme zammı ve faiziyle birlikte tahsil edileceğine ilişkin Genelge düzenlenmesi, kanun maddesi haline getirildi. Ayrıca, Kuruma itirazdan sonra idare mahkemesine başvuru süresi kısaltılarak, 30 güne indirildi. Oysa ki idari yargılama usulüne göre, idare mahkemesine başvuru süresi 60 gündür. Nitekim, maddenin 4958 sayılı Kanun’la 2003 yılındaki değişikliğinde de idare mahkemesine başvuru süresi 60 gün olarak düzenlenmekteydi. Son değişiklikle, biran önce tahsilata kavuşmak amacıyla, idare hukukunun genel kuralına aykırı bir düzenleme yapılmıştır. Bu da önemli bir tuzaktır.

Bir başka tuzak da yine kanun yoluna başvuruyla ilgili. Bizim sosyal güvenlik anlayışımız mahkemeye başvurunun, idari para cezasının takip ve tahsilini durdurmadığı yönündedir. Yani kanun yoluna başvuru hakkı vardır ancak mahkemeye başvurulduğunda, kimin haklı olup olmadığı hususu henüz belli bile değilken, Kurum idari para cezasını tahsil edebilmektedir. Bunun hukuk açısından hiçbir mantıklı izahı yoktur. Tahsilatın, yargılama sonunda verilecek karara göre, eğer Kurum haklı ise yapılması gerekir.

Yasa mı, Tuzak mı?

İşsizlik ülkemizin önde gelen sorunlarından biri. Bununla savaşmak için tek yol istihdamın artırılmasıdır. İstihdamı artırmak ne yazık ki zorunlu çalıştırma gibi yükümlülükler getirmekle olmuyor. Ciddi bir istihdam politikası oluşturulmalı ve istikrarla uygulanması sağlanmalıdır. Bunun için kapsamı dar ve yetersiz teşvikler yerine, tüm işverenleri kapsayacak uzun soluklu çözümler üretilmelidir. Daha da önemlisi yasalar, işverenleri tuzağa düşürme amacı taşımamalıdır.

Gelişmiş batı ülkelerine bakın! Çözümleri böyle mi düşünmüşler?

Kaynak: MESS İşveren Gazetesi, Ağustos 2007

 

Hakkında iskanunu

Göz atın

Malulen Emeklilik ile Engelli Emekliliği Arasındaki Farklar

Malulen Emeklilik ile Engelli Emekliliği Arasındaki Farklar

Malulen Emeklilik ile Engelli Emekliliği Arasındaki Farklar