Ülkemizde kaçak sigortalılık kadar olmasa bile yaygın olan bir diğer olgu sahte sigortalılıktır. Bazı kimseler fiilen işyerinde çalışmadıkları halde, başta sosyal sigorta yardımlarından faydalanabilmek amacıyla çeşitli nedenlerle SSK’ya sahte olarak bildirilmektedir. Kamu oyunda yaygın olan ve bu bildirimleri haklı olarak gören görüş, nasıl olsa sahte olarak Kuruma bildirilen kimselerin primlerinin SSK’ya yatırıldığı ve işyerinde fiili çalışmanın önemli olmadığı yönündedir. Oysa aşağıda da görüleceği üzere sahte sigortalılar sosyal sigorta giderlerinin artmasına ve SSK’nın açıklarının büyümesine neden olmaktadır.
Diğer yandan; bu kimselere hiçbir zaman ödenmemiş ücretler ve bu ücretlerden kesilen sigorta primleri de vergi matrahında gider olarak dikkate alınmakta ve vergi matrahları da erozyona uğratılmaktadır. Çalışmamız, SSK’ya yapılan sahte sigortalı bildirimlerini, bunların nedenlerini ve sahte sigortalı bildiriminin sonuçlarını çeşitli yönleriyle incelemektedir.
I- SSK’ya Yapılan Sahte Sigortalı Bildiriminin Nedenleri
Sahte sigortalılığın nedenlerinin başında sosyal sigorta yardımlarından faydalanmak gelmektedir. Ancak, bazı sigorta ve vergi teşviklerinden faydalanmak, SSK’da uygulanan asgari işçilik uygulamasında barajı doldurmak, devlet memurlarının eş durumu nedeniyle tayinlerinin yaptırılması amaçlarıyla yapılan sahte sigortalı bildirimlerine de rastlanılmaktadır. Aşağıda SSK’ya yapılan sahte sigortalı bildiriminin nedenleri incelenmiştir.
A- Hastalık veya Analık Sigortası Yardımlarından Faydalanmak Amacıyla Yapılan Denetimler Sonucu Tespit Edilen Gerçek Dışı Sigortalı Bildirimleri
Ülkemizde böbrek, kanser ve kalp hastalığı gibi, ağır masraf gerektiren hastalığa yakalanan kişilerin büyük çoğunluğu, herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi olmadıklarından kendilerini, en kolay sağlık hizmetini alabilecekleri SSK’ya tabi sigortalı bildirerek 506 sayılı Kanun’un kendilerine sağladığı yardımlardan faydalanmaktadırlar. Ülkemizdeki diyaliz hastalarının %80’i, kanserli hastaların %90’ı SSK’nın olanaklarından faydalanmaktadır. 4447 sayılı Kanunla bu suistimalin önüne geçilebilmesi için hastalığın anlaşıldığı tarihten önce 60 gün olmak üzere, geriye doğru bir yıl içinde 120 gün prim ödeme şartı sigortalılara getirilmiştir. Bu şart ILO’nun Sosyal Güvenliğin Asgari Normları isimli 102 Sayılı Sözleşmesin’de de mevcuttur. Bununla birlikte, SSK hizmetlerinden, hastalık yardımlarından faydalanabilmek için bir çok kişinin kendini SSK’ya tabi bir işyerinde çalışıyormuş gibi gösterdiği, yapılan denetimlerden anlaşılmaktadır.
B- 506 sayılı Kanun’da Yer Alan Yaşlılık Sigortası Kolundan Faydalanabilmek (Emekli Olabilmek) İçin Yapılan Gerçek Dışı Sigortalı Bildirimleri
Gerçek dışı sigortalı bildirimlerinin bir çoğu SSK’dan emekli olabilmek amacıyla yapılmaktadır. Özellikle SSK ve Bağ-Kur’daki primler ile sağlanan yardımlar arasındaki nimet külfet dengesizliği, kişileri Bağ-Kur’dan SSK’ya kaçışa götürmekte, bu aşamada muvazaalı işlemleri arttırmaktadır. Nitekim 1972-1994 yıları arasında Bağ-Kur ile SSK arasındaki hizmetlerini birleştiren sigortalı sayısı 20.000 iken, bu sayı 1994 yılında 60.000, 1997 yılında ise 170.000 olmuştur. Bunun nedeni 2829 sayılı Kanuna göre hizmetlerin birleştirilmesi için gerekli koşulların son yedi yıl içinde en fazla hizmetin geçtiği Kurumca emekli aylığı bağlanması yönündeki hükmün kullanılmak istenmesini göstermektedir. Çoğu Bağ-Kur sigortalısı daha yüksek emekli aylığı alabilmek için emekliliğine son üç buçuk yıl kala işyerini kapatarak herhangi bir işyerinden sigortalıymış gibi gösterilmektedir. Sahte sigortalılık olayları özellikle Bağ-Kur’dan SSK’na geçerken ya da sosyal güvenliğe hiç tabi olmamış kişilerde isteğe bağlı sigortada daha da açık bir biçimde kendini göstermektedir. 506 sayılı Kanun’un 85. maddesinde düzenlenen isteğe bağlı sigortalı uygulamasını basitleştiren ve bu uygulamadan yararlanabilmek için beş yıldan beri sigortalı olmak ve en az 750 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigorta kollarına prim ödemiş olmak şartının yeterli görülmesi, zorunlu sigortalılığın 1988 yılına göre 1989 yılında %4.5 artarken, isteğe bağlı sigortalı sayısının %222 artması şeklinde rakamlara yansımıştır. Yine 1996 yılında 1988 yılına göre zorunlu sigortalılığın %47 artarken, isteğe bağlı sigortalılığın %880 artması da gerçek dışı sigortalılığın yaygınlığını ortaya koymaktadır. Kişiler Bağ-Kur’dan SSK’ya geçerken kendilerini birkaç gün bir işyerinde sigortalı olarak gösterip tescil ettirmekte, daha sonra ise isteğe bağlı sigortaya devam edebilmektedirler.
C- Diğer Nedenlerle SSK’na Yapılan Gerçek Dışı Sigortalı Bildirimleri
Gerçek dışı sigortalı bildirimlerinin görüldüğü bir diğer alan, özel bina inşaatları ve ihale konusu işlerdir. Özellikle 1994 yılında asgari işçilik uygulamasının yürürlüğe girmesiyle birlikte, işverenlerin asgari işçilik miktarını doldurup ilişiksizlik belgesi almak amacıyla işyerlerinde çalışmayan kişileri Kuruma bildirge ettikleri görülmektedir. İşverenler işyerlerinde gerçekten çalışan kişilerin çalışmalarını zamanında bildirge etmezken, daha sonradan işyerinde çalışmayan kişileri kuruma bildirge etmektedir.
Bir diğer neden ise, özellikle de devlet memurlarında eş durumu nedeniyle tayinlerde eş durumu nedeniyle tayinin yapılabilmesi için eşin en az 8 aydan beri sigortalı çalışması şartının bulunmasıdır. Bu ve bunun benzeri nedenlerle kişiler, SSK’na kendilerini, bir işveren aracılığı ile çalışmadıkları halde çalışıyormuş gibi bildirge edebilmektedir.
Diğer yandan bazı işverenlerin işçilerini 4325 sayılı Kanun gibi işverene bazı bölgelerde vergi ve sigorta primi avantajı sağlayan illerdeki işyerlerinden -bu iller dışındaki işyerlerinde çalışmalarına rağmen- bildirdikleri görülmektedir.
Yargıtay, 1999 yılında bu husus ile ilgili çok sayıda karar vermiştir. Kararlardaki ortak anlatıma göre; 85. madde uyarınca isteğe bağlı sigortalılık açısından, diğer koşulların yanında müracaat tarihinden önce 506 sayılı Yasa’ya göre tescil edilmiş olmak gerekir. Bu da işe giriş bildirgesine dayalı çalışmanın gerçek çalışma olması anlamına gelir. Kuruma tescil edilmiş olmakla birlikte , işyerindeki çalışmalarının da gerçek olması gerekir.
II- Sahte Sigortalı Bildiriminin Hukuki Niteliği
Sahte sigortalı bildirimi, hukuki niteliği itibariyle Borçlar Kanunu madde 18’de düzenlenen mutlak muvazaadır. Muvazaa, bir sözleşmede, her iki tarafın iradeleri ile iradelerin açıklanması sırasında bilerek veya istenerek yani kasten yaratılmış uygunsuzluktur.
Muvazaalı işlemde;
a- üçüncü kişileri aldatmak için yapılmış görünürdeki işlem,
b- bu işlemin taraflar arasında hüküm ifade etmeyeceğini belirleyen muvazaa anlaşması,
c- tarafların gerçek iradelerine uyan “gizli işlem” olmak üzere üç ayrı işlem söz konusudur.
Muvazaa mutlak ve nispi muvazaa olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Üçüncü kişileri aldatmak için görünürde bir hukuki işlem yapan tarafların gerçek iradelerine uyan bir işlem mevcut değilse, bir başka anlatımla anlaşma hüküm doğurmuyorsa, mutlak muvazaa; muvazaalı işlemi yapan taraflar, bu işlem ile gerçek iradelerini gizlemek istemişlerse, bir başka anlatımla anlaşma hüküm doğuruyorsa nispi muvazaa mevcuttur.
Sahte sigortalılık olayında görünürdeki işlem, SSK’ya sahte olarak bildirilen kişinin işyerinde çalışıyor olarak görülmesidir. Muvazaa anlaşması ise tarafların aralarında, bu işten bir tarafın veya her iki tarafın da menfaati amacıyla SSK’yı aldatarak anlaşmaya varmalarıdır. Muvazaalı işlemin sonucu ne olursa olsun, sonucu butlandır. Muvazaalı işlem, geçersizdir, batıldır. Dolayısıyla yok hükmünde sayılacaktır. Batıl olan hukuki işlem, baştan itibaren kendiliğinden hukuki sonuçlarını doğurmaz. Batıl olan hukuki işlem belirli bir zaman geçmesiyle veya butlan sebebinin ortadan kalkması ile veya edimlerin ifasıyla da geçerli hale gelmeyecektir. Diğer bir anlatımla butlan halinde kesin bir geçersiz hali mevcuttur.
III- Sahte Sigortalı Bildiriminin Sonuçları
Sahte sigortalı bildirimi tespiti halinde başta gerçek dışı olarak bildirilen sigortalı olmak üzere, işverenleri çok zor durumlara düşürecek sonuçlar doğurmaktadır. Aşağıda sahte sigortalı bildiriminin çeşitli kanunlar açısından sonuçları incelenmiştir.
A- Sahte Sigortalı Bildiriminin Sosyal Sigortalar Kanunu Açısından Sonuçları
1- Sahte Sigortalı Açısından Sonuçları
Çalışmaları fiili olmadığı halde SSK’ya bildirilen kimsenin çalışmaları tespit halinde iptal edilmektedir. Eğer kişi ilk defa Kuruma tescil ettirilmişse sigorta sicil numarası da iptal edilmektedir. Kişi emekli olmuşsa kendisine Kurumca bağlanan aylık veya gelirler iptal edilmekte ve yasal faizi ile kendisinden geri talep edilmektedir. Gerçek dışı sigortalı bildirilen kişi isteğe bağlı sigortaya prim ödemişse, belirtilen primler sigortalıya iade edilmemekte ve Borçlar Kanununun 61/66. maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince Kuruma gelir kaydedilmektedir.
2- İşveren Açısından Sonuçları
Çalışmaları gerçek dışı olarak SSK’ya bildirilen gerçek dışı sigortalıya kısa vadeli sigorta kollarından (iş kazası, meslek hastalığı, hastalık, analık) yapılan tüm masraflar 506 sayılı Kanun’un 90. maddesi uyarınca sahte sigortalıyı bildiren işverenden talep edilmektedir.
İşverenin işyeri kayıtları, Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 21. maddesi uyarınca geçersiz sayılmaktadır. Bu nedenle işverene 506 sayılı Kanun’un 140. maddesi gereğince ;
a- Bilanço esasına göre defter tutmakla yükümlü olanlara, aylık asgari ücretin on iki katı tutarında,
b- Diğer defterleri tutmakla yükümlü olanlara, aylık asgari ücretin altı katı tutarında,
c- Defter tutmakla yükümlü olmayanlara, aylık asgari ücretin üç katı tutarında idari para cezası uygulanır.
Yine işveren tarafından ödenen primlerde Borçlar Kanunu md.61/66 uyarınca Kuruma irat kaydedilmekte ve işverene iade edilmemektedir.
Ayrıca işverenin yaptığı gerçek dışı sigortalı bildirimi ile ilgili olarak kendi meslek odasına da bilgi verilmekte ve meslek odalarının disiplin mevzuatları gereğince işlem yapmaları sağlanmaktadır.
B- Sahte Sigortalı Bildiriminin Türk Ceza Kanunu Açısından İşveren ve Sahte Sigortalı Yönüyle Sonuçları
Sahte sigortalıyı SSK’ya bildiren işveren hakkında da TCK md. 343 uyarınca Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulmaktadır.
C- Sahte Sigortalı Bildiriminin Vergi Mevzuatı Karşısındaki Durumu ve Sonuçları
Sahte sigortalı bildirimi, sonuçları açısından vergi uygulamalarını da ilgilendirmektedir. Çünkü işveren gerçekte hiçbir zaman çalıştırmadığı ve ücret ödemediği kimseye ödediği ücretleri ve sigorta primlerini gelir veya kurumlar vergisi matrahından düşerek vergi ziyaına sebep vermektedir. Diğer yandan sahte sigortalı olarak bildirilen kimsenin gelir vergisi de muhtasar beyanname ile vergi dairesine yatırılmış olabilir.
506 sayılı Kanun çerçevesinde Kurum’a gerçek dışı olarak bildirilen kişilere ödenmiş gibi gösterilen ücret ve Kuruma ödenen sigorta primlerinin dayanağını ücret ödeme bordrosu oluşturmaktadır. Ücret ödeme bordrosu, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 238. madde uyarınca ücretlere ait kayıt ve vesikalardan bir başka ifade ile gider belgelerinden birini oluşturmaktadır. Ücret ödeme bordrosunda hizmet erbabının soyadı, adı, ücretin alındığına dair imzası, varsa vergi karnesinin tarih ve numarası, aylık, haftalık, gündelik, saat veya parçabaşı ücreti çalışma süresi veya ücretin ilgili olduğu süre ve ücret üzerinden hesaplanan verginin tutarı yer almak zorundadır. İşveren SSK’ya sahte sigortalı bildirirken, bu bildirimin yasal dayanaklarından birisi olarak da ücret ödeme bordrosunu göstermektedir. İşveren gerçekte çalıştırmadığı bir kimse için çalışmış gibi gerçeğe aykırı ücret ödeme bordrosu düzenleyerek bir yönüyle sahte belge düzenlemiş olmaktadır. Sahte belge, Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesinin b fıkrasının 2. bendi uyarınca, gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belgedir. Sahte belge düzenlemek suretiyle vergi ziyaına sebep olmak kanuna karşı hile sayılacaktır. Bu nedenle sahte ücret ödeme bordrosu düzenleyen işverenler hakkında on sekiz aydan üç yıla kadar ağır hapis cezası hükmolunacaktır. (VUK m. 359 b/2 ) Ancak 371. maddedeki pişmanlık şartlarına uygun olarak durumu ilgili makamlara bildirenler hakkında bu madde uygulanmayacaktır. (VUK m. 359 b/2) Kaçakçılık suçlarını işleyenler hakkında bu maddede yazılı cezaların uygulanması 344. madde uyarınca yazılı vergi ziyaı cezasının ayrıca uygulanmasına engel teşkil etmeyecektir. (VUK m.359/son) Gerçekten de sahte sigortalı olarak bildirilen kimselere ödendiği belirtilen ücretler vergi matrahının aşınmasına ve veri ziyaına neden olabilmektedir. Bu durumda vergi ziyaı suçu işleyenlere ziyaıa uğratılan verginin bir katına, bu verginin kendi kanunlarında belirtilen normal vade tarihinden cezaya ilişkin ihbarnamenin düzenlendiği tarihe kadar geçen süre için, VUK m. 112 uyarınca ziyaıa uğratılan vergi tutarı üzerinden hesaplanan gecikme faizinin yarısının eklenmesi suretiyle ceza tahakkuk ettirilecektir. Vergi ziyaına 359. maddede yazılı fiillerle sebebiyet verilmesi halinde bu ceza üç kat, bu fiillere iştirak edenlere ise bir kat olarak uygulanacaktır. (VUK m. 344)
Bu noktada akla gelebilecek bir diğer konu sahte sigortalı olarak SSK’ya bildirilen kimsenin GVK 94 uyarınca kesilen gelir vergisinin iade edilip edilmeyeceğidir.
D- Sahte Sigortalılık Olaylarının Engellenmesinde Serbest Muhasebeci ve Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirlerine Düşen Görevler
Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nde 02.11.1994 tarihinde yapılan değişiklikle işverenin varsa serbest muhasebecisinin, serbest muhasebeci mali müşavirinin adı ve soyadını, bunların mesleki oda kayıt numaralarını ve imzalarının olması gerektiğini belirten bir zorunluluk getirilmiştir. Bu belgelerin işverenin serbest muhasebecisi veya serbest muhasebeci mali müşaviri tarafından imzalanması ve belgelerde bu meslek mensuplarının bilgilerine yer verilmesi Kurumca; 13.06.1989 tarihli ve 20194 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konan 3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu’nun 2. Maddesinde sözü edilen 3568 sayılı yasa ve buna ilişkin yönetmelik hükümlerinden ve yasa kapsamında çalışanların “beyanname ve diğer belgelerin düzenlenmesi ile ilgili” hizmetlerden yararlanılması amacıyla, yeni düzenlemelere gidilmesi” uygun görülmüştür, şeklindeki gerekçeye dayandırılmıştır.
Belirtilen genel tebliğde “meslek mensuplarının çalışma usul ve esaslarını düzenleyen yönetmeliğin 8. Maddesinde sözü edildiği üzere meslek mensupları, “topluma, devlete, işletme sahip ve yöneticilerine karşı sorumluluk taşımaktadırlar.” Aynı Yönetmeliğin 42. Maddesinde de meslek mensuplarının “müşterilere ve kanunlara göre bilgi vermek zorunda olduğu kişilere kasten yanıltıcı bilgi vermeleri yasaklanmıştır. Dolayısıyla 3568 sayılı Yasa uyarınca görev yapanların prim belgelerini gerçeğe uygun olarak düzenleyip imzalamaları gerekmektedir” denilerek, belirtilen meslek mensuplarının da prim belgelerinin doğruluğundan dolayı sorumluluğu belirtilmiştir.
Gerçek dışı sigortalı bildirimi konusunda serbest muhasebeci veya serbest muhasebeci ve mali müşavirlerin sorumlulukları çerçevesinde işverenin gerçek dışı sigortalı bildirimlerini engellemeleri gerekmektedir. Elbette ki meslek mensuplarının işveren tarafından kendisine bildirilenlerin işyerinde fiilen çalışıp çalışmadıklarının tespitine imkan bulunmamaktadır. Bununla beraber, şüpheli durumlarda, örneğin yeni işe girmiş kimse için sık sık vizite kağıdı alınması ve bu kimsenin ağır maliyetli bir hastalığa yakalanmış olması ya da doğum öncesi bildirimin yapılması hallerinde işverenler meslek mensupları tarafından uyarılmalıdır. Yine asgari işçilik uygulamasında işyerlerinde fiilen çalışanların Kuruma bildirilmesi gerekmektedir. Aksi taktirde, sahte sigortalılık nedeniyle yukarıdaki sonuçlar ortaya çıkacaktır.
Sahte sigortalılık sonuçları itibariyle hem işverenleri, hem de çalışmaları gerçek dışı olarak SSK’ya bildirilenleri zor durumda bırakmaktadır. Özellikle kanser, kalp, diyaliz gibi ağır maliyetli hastalıklarda sahte sigortalıya veya bakmakla mükellef olduğu kimseler için yapılan yüksek masrafların işverenden talep edilmesi işverenlerin zor duruma düşmelerine neden olmaktadır. Diğer yandan işverenler vergi ve sosyal güvenlik mevzuatı karşısında ağır yaptırımlarla karşı karşıya kalmakta hatta gerçeğe aykırı beyan ve evrakta sahtecilik suçlamalarıyla Cumhuriyet Savcılıkları’na sevk edilmektedirler. Bu nedenle işverenlerin sahte sigortalılığın sonuçları konusunda meslek mensuplarınca bilgilendirilmeleri büyük önem taşımaktadır.
Dr. Oğuz KARADENİZ
SSK Başkanlığı
Sigorta Müfettişi
SSK Sigorta İşleri E. Genel Müdür Yrd.
Hülya K. KARADENİZ
Mali Hukuk Bilim Uzmanı
Hacettepe Üniversitesi Ankara MYO Muhasebe Programı Öğretim Görevlisi
Kaynak: archive.ismmmo.org.tr