Av. Cüneyt DANAR
MESS Müşavir Avukatı
İstihdam Paketi’yle 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’na eklenen Geçici 7. Maddeye göre özetle; 18 yaşından büyük ve 29 yaşından küçük olanlarla yaş şartı aranmaksızın 18 yaşından büyük kadınların maddede sayılan diğer şartlara uygun şekilde istihdamında, prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hissesi beş yıl süreyle kademeli olarak İşsizlik Sigortası Fonu’nda karşılanacak.
Bu düzenleme 1 Temmuz 2008 tarihinde yürürlüğe girdi. Temmuz ayına ilişkin bordroları hazırlayan uygulamacıların merakla bekledikleri uygulama genelgesi ise Ağustos ayı başında yayımlandı. Genelge söz konusu teşvikin uygulamasına yönelik usul ve esasları belirliyor ancak, İstihdam Paketi’nin dışında ve daraltıcı düzenlemeleriyle dikkat çekiyor.
Hatırlanacağı üzere, 5510 SSGSS Kanunu’nun emekliliğe ilişkin hükümlerini düzenleyen 28. Maddesi 30 Nisan 2008 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu tarihten önce ilk defa sigortalı olanlar, emeklilik şartları bakımından mevcut 506 sayılı kanun’a tabi olacaklar. Bu tarihten sonra ilk defa sigortalı olanlar, emekli olabilmek için 200 gün daha fazla prim ödeyecekler. Bu nedenle bir milyondan fazla insan, 30 Nisan’dan önce sigortalı oldu.
30 Nisan’da sigortalı olanlara kötü haber!
Bu hususun konumuzla şöyle bir ilgisi var: İstihdam Paketi’nin söz konusu maddesinin amacı, özellikle 18-29 arasındaki genç erkekler ve 18’den büyük kadınların işgücüne kazandırılmasıydı. Ancak maddedeki yararlanma şartları arasında yer alan bir hüküm, hedef kitlenin büyük bir kısmının söz konusu teşvik kapsamı dışında kalmasına sebep oldu. Paket’e göre teşvikten yararlanacak kişilerin, 1 Temmuz 2008 tarihinden önceki altı aylık dönemde aylık prim ve hizmet belgelerinde kayıtlı olmamaları gerekiyordu. 2008-73 sayılı Genelge bu ifadeyi 1 Ocak-30 Haziran 2008 tarihleri arasında “aynı işyerinde çalışmamış olmak” şeklinde anlamak yerine, “hiçbir işyerinde çalışmamak” şeklinde değerlendirerek kapsamı iyice daralttı.
Yani 1 Ocak – 30 Haziran tarihleri arasında bir gün bile çalışmış gözükenler, 16-29 yaş arasında olsalar bile, bu teşvikin kapsamı dışında kalıyor. İşverenler de doğal olarak, işe alacakları gençlerde bu tarihler arasında hiçbir işyerinde çalışmamış olanları tercih edecekler. Genelge 30 Nisan’da ilk defa sigortalı olanları kapsam dışında bırakarak teşvikin de uygulanmasını zora soktu.
Prim kesilen bazı süreler için teşvik uygulanmayacak
Maddeyle 1 Temmuz 2008 tarihiyle 30 Haziran 2009 tarihleri arasında işe alınan gençler ile kadınlar için sigorta primi teşviki uygulaması, söz konusu kişilerin fiilen çalışması şartına bağlanmıştı. Genelge fiilen çalışmayı katı bir şekilde yorumladı. Buna göre, yıllık izinlere ve istirahatlarda fiilen çalışılmadığı için, bu dönemlerde ödenen ücretlere ilişkin teşvik uygulanmayacak. Oysa ki yıllık izin ücretinden İş Kanunu’nun 61. maddesi uyarınca iş kazası ve meslek hastalığı primi hariç diğer primler tam olarak kesiliyor. Ayrıca, toplu iş sözleşmeleri uyarınca işçilere istirahatli oldukları süre içinde ikramiye, yakacak yardımı, prim ve diğer sosyal yardımlar ödeniyor ve bunlardan da sigorta primi kesiliyor. Genelge’yle, bu ödemelerin teşvik kapsamından çıkartılmasını anlamak mümkün değil.
SGK’nın alt işveren yaklaşımı değişmeli
Sigorta prim teşvikinden yararlanmak için gerekli olan diğer bir şart da, kapsadaki kişilerin 1 Temmuz 2008 tarihinden önceki bir yıllık dönemde işyerine ait prim ve hizmet belgelerinde bildirilen ortalama sigortalı sayısına ilave olarak işe alınmasıdır. Ortalama çalışan sayısı; söz konusu tarihten önceki bir yıllık sürede verilen bildirgelerde kayırlı sigortalıların toplamının, aynı tarihte Kurum’a bildirim yapılmış ay sayısına bölünmesiyle bulunacak. İşe alınacak kişilerden, ortalama çalışan sayısı üzerinde olanlar için teşvik uygulanacak.
Bilindiği üzere, aracılar yani alt işverenler asıl işverenin sicil numarası üzerinden işlem görüyorlar. Bu nedenle Genelge, alt işveren işçilerini asıl işveren işçisi gibi değerlendirerek, yukarıda bahsedilen ortalama işçi sayısının hesabında asıl işveren ve alt işveren işçilerini birlikte dikkate alıyor. Yani asıl işveren ve alt işverenin son bir yıllık işçi ortalaması ayrı ayrı değil, işçilerin sayısı birleştirilerek hesaplanacak. Bu uygulama üç aşamada sakıncalıdır.
Birincisi; alt işveren işçilerini asıl işveren işçi sayısıyla birleştirmek, bu işçileri başından beri asıl işverenin işçisi saymak anlamına gelir. Başka bir deyişle asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olmasıyla aynı sonucu doğurur. Alt işveren işçilerin asıl işverenin işçisi sayılmasında yetkili yer SGK değil, sadece iş mahkemeleridir. Kurum’un iş mahkemesince muvazaa tespiti yapılmadan ortalama işçi sayısını Genelge’deki gibi hesaplaması hukuka aykırıdır.
İkincisi; Genelge’deki bu hesaplama yöntemi, alt işverenlerin teşvikten yararlanmasını ortadan kaldırmaktadır. Çünkü alt işveren sadece kendi işçileri dikkate alındığında örneğin 10 işçi ortalamasına sahipken ve 11. kişi için teşvikten yararlanabilecekken; asıl işverenin işçileriyle birlikte ortalaması daha da yükselecek ve bu nedenle teşvikten yararlanması pek mümkün gözükmemektedir.
Üçüncü ve son olarak; Genelge, alt işverenlerin ortalamanın üzerindeki kaç sigortalıdan dolayı teşvikten yararlanacağına ya da yararlanmayacağına ilişkin kararı asıl işverene bırakıyor. Yani asıl işveren, hangi alt işverenin teşvikten yararlanacağını serbestçe belirleyebilecek. İşyerindeki iş barışıyla ticari ve beşeri ilişkileri sarsabilecek bu düzenlemeden vazgeçilmelidir.
Atılan taşın, ürkütülen kurbağaya değmesi gerekir. Sigorta prim teşviki getiriliyorsa, üstelik gençler ila kadınların istihdamı artırılmak isteniyorsa, bu teşvik doğru şekilde uygulanmalı. Kurum’un 2008-73 sayılı Genelge’yi bu gözle yeniden değerlendirmesi, istihdamla etkin mücadele için daha yararlı olacaktır.
Kaynak: MESS İşveren Gazetesi, Ağustos 2008