Selçuk Kocabıyık
MESS Müşavir Avukatı
Kısa çalışma ve kısa çalışma ödeneği, küresel ekonomik krizin olumsuz etkilerini hissetmeye başladığımız 2008 yılının son çeyreğine kadar uygulamasına çok nadir rastlanan bir düzenleme olarak mevzuatımızda yer alıyordu. 4857 sayılı İş Kanunu’nda yer alan kısa çalışmaya ilişkin düzenleme; 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile İş Kanunu’ndan çıkartılmış, içerik bakımından benzer bir düzenleme 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’na Ek 2. madde olarak eklenmiştir. Böylece İş Kanunu’na tabi çalışanların yanı sıra, Deniz İş ve Basın İş Kanun’larına tabi çalışanlara da kısa çalışma ödeneğinden yararlanma imkanı getirilmiştir. Kısa çalışmaya ilişkin düzenleme iş Kanunu kapsamındayken, konuya ilişkin uygulama esaslarını belirlemek üzere bir yönetmelik çıkarılmış, düzenlemenin İşsizlik Sigortası Kanunu’na taşınmasının ardından, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca yeni bir yönetmelik yayımlanarak, eski yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.
13 Ocak 2009 tarih ve 27109 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği Hakkında Yönetmelik”, genelge hatlarıyla eski yönetmeliğe benzer hükümler içermektedir.
Yönetmelikte yer alan tanıma göre kısa çalışma, en fazla üç ay süreyle; işyerinde uygulanan çalışma süresinin geçici olarak en az üçte bir oranında azaltılması veya en az dört hafta süreyle işyerlerindeki faaliyetin tamamen veya kısmen durdurulmasını ifade etmektedir.
18 Şubat 2009 tarih ve 27115 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5838 sayılı Kanun’la, 2008 ve 2009 yıllarında yapılan kısa çalışma başvurularına münhasır olmak üzere, kısa çalışma için öngörülen azami üç aylık süre altı ay olarak uygulanabilecektir. Maddenin yayımı tarihinden önce uygunluk tespiti yapılan kısa çalışma müracaatları için de süre, işvereinn talebi üzerine altı aya kadar uzatılabilecektir.
Haftalık çalışma süresinin önemli ölçüde azalması
Kısa çalışma ve kısa çalışma ödeneği uygulamasının yaygın bir biçimde hayata geçmesi, beraberinde bazı sorunları da getirmektedir. Uygulamada karşılaşılan sorunlardan birisi kısa çalışmanın, işyerindeki çalışma sürelerinin önemli ölçüde azaltılarak uygulanmasında yaşanmaktadır. Kanunda haftalık çalışma süresinin önemli ölçüde azaltılması kavramına yer verilmiş ve yönetmelikle de bu husus açıklanarak haftalık çalışma süresinin en az üçte bir oranında azaltılması gerektiği belirtilmiştir. İş Teftiş Kurulu Başkanlığı’ndan edinilen şifahi bilgiye göre bu düzenleme, kısa çalışma dönemi içinde yer alan her bir haftada işyerindeki çalışma süresinin önemli ölçüde azaltılması gerektiği yönünde yorumlanmaktadır. Kanaatimizce önemli ölçüde az çalışma ölçütü değerlendirilirken, kısa çalışma yapılan dönem içinde yer alan her bir aydaki haftalık ortalama çalışma süresi esas alınmalıdır. Kanunda ve yönetmelikte yer alan ifadelerin dar anlamda yorumlanmsı, adil olmayan sonuçların ortaya çıkmasına neden olabilir.
Bir örnekle açıklamak gerekirse; (A) işyerinde bir ay içinde iki hafta tamamen çalışılmadığını, diğer iki hafta ise haftalık 45 saat üzerinden çalışıldığını farz edelim. Bu durumda ay sonunda bu işyerinde oniki iş günü çalışılmamış olacaktır.
(B) işyerinde ise bir aylık süre içinde her hafta dört iş günün çalışıldığını, iki iş günü çalışılmadığını varsayalım. Bir aylık süre sonunda bu işyerinde toplam 8 iş günü çalışılmamış olacaktır. Eğer haftalık çalışma süresinin önemli ölçüde azalaması şartı dar anlamda yorumlanıp, bu şartın varlığı her bir hafta için ayrı ayrı aranırsa, (A) işyerinde çalışılmayan gün sayısı daha fazla olmasına karşın bu işyerinde çalışanlar kısa çalışma ödeneğine hak kazanamazken, çalışılmayan gün sayısı daha az olan (B) işyeri çalışanları kısa çalışma ödeneğinden yararlanabileceklerdir. Sanayinin üretim prosesleri ve bu dönemde talep ve siparişlerde yaşanan anlık değişiklikler, işletmelerin çalışma sürelerini her hafta en az üçte iki oranında azaltarak çalışacak şekilde programlarını zorlaştırmaktadır. Kısa çalışmanın en az dört hafta sürmesi gerekliliğinden ve kısa çalışma ödeneği miktarının bir ay içindeki eksik çalışılan günlere göre hesaplanmasından hareketle; önemli ölçüde az çalışma ölçütünün, kısa çalışma yapılan işyerindeki aylık ortalama çalışma süresine göre belirlenmesi, kısa çalışmaya hak kazanma bakımından düzenlemenin amacına daha uygun sonuçların ortaya çıkmasını sağlayacaktır.
Uygulamada işverenlerin zaman zaman sosyal düşüncelerle veya işyeri uygulamaları sonucunda, işçilere çalışmadıkları günler için de ödeme yaptıkları ve bu ödemelerin prime tabi olması nedeniyle SGK’ya aylık çalışmaları bildirirken, aylık prim ve hizmet belgesini, işçi ay içinde tam çalışmış gibi tanzim ettikleri görülmektedir.
Kısa çalışma talebinin uygunluğu değerlendirilirken, kısa çalışmanın başladığı tarihten itibaren SGK’ya yapılan bildirimler incelenmekte; işyerinde kısa çalışımaya başlanılmasına karşın, aylık prim ve hizmet belgesinde eksik gün bildirilmediği tespit edildiği takdirde, işyerinde çalışanlar resmi kayıtlarda ay içinde eksiksiz çalışmış göründüğünden; yapılan kısa çalışma müracaatları uygun bulunmamaktadır. Kısa çalışmanın fiilen başladığı tarihten itibaren Kurum’a yapılacak bildirimlerde, eksik çalışılan günlerin belirtilmesi, kısa çalışma ödeneği verilecek süresinin tespiti bakımından da önem arz etmektedir.
İŞKUR hangi primi ödeyecek?
Yönetmelikte, işçinin kısa çalışma ödeneği aldığı dönemde 5510 sayılı Kanun gereğince ödenecek sigorta priminin İşsizlik Sigortası Foru tarafından Sosyal Güvenlik Kurumu’na aktarılacağı öngörülmüştür. 5510 sayılı Kanun’un 61. maddesinin (d) bendine göre, 4447 sayılı Kanun gereğince işsizlik ödeneğinden veya kısa çalışma ödeneğinden yararlandırılan kişiler işsizlik veya kısa çalışma ödeneğinden yararlanmaya başladıkları tarihten itibaren genel sağlık sigortası sayılmaktadır. Türkiye İş Kurumu ile Sosyal Güvenlik Kurumu arasında 6 Şubat 2009’da imzalanan ve 1 Ekim 2008’den itibaren yürürlüğe giren protokol de, kısa çalışma ödeneğinden yararlananların genel sağlık sigortası priminin İŞKUR tarafından Sosyal güvenlik Kurumu’na aktarılacağı belirtilmiştir. İŞKUR, kısa çalışma ödeneğinden yararlanan sigortalıları, sadece genel sağlık sigortası primini ödemektedir.
Küresel ekonomik kriz sanayimiz üzerindeki etkilerini 2008 yılı sonlarına doğru göstermeye başlamış ve bu olumsuz durum 2009 yılının ilk çeyreğinde artarak devam etmiştir. Bu dönemde talep ve siparişlerde yaşanan olağanüstü daralmanın sonucu olarak, üretim adetleri ve dolayısıyla çalışılan sürelerde de önemli azalma yaşanmıştır. Kısa çalışma uygulaması ve kısa çalışma ödeneği, ekonomik kriz sürecinde gerek işverenleri gerekse çalışanları bir nebze olsun rahatlamış, ödenekten hak kazanma süresinin altı aya kadar uzatılması olumlu bir gelişme olmuştur. 5838 sayılı Kanun’la getirilen değişiklik neticesinde kısa çalışma süresini altı ay daha uzatma yetkilisi Bakanlar Kurulu’ndadır. 2009 yılının sanayimiz açısından pek parlak geçmeyeceği beklentisine binaen; kısa çalışma süresinin altı ay daha uzatılması ihtiyacı büyük ihtimalle hasıl olacaktır. Ekonomik krizin olumsuz sonuçlarının ortadan kaldırılması kadar, krizin nedenleri ile kaynağında mücadele etmeye yönelik tedbirlerin alınması da önemlidir. Temennimiz ekonomik krizin olumsuz etkilerinin biran önce bertaraf edilmesi ve işletmelerin kısa çalışmaya ihtiyaç kalmadan üretimlerine devam ederek, geçmiş yıllarda olduğu gibi ülkemizin ekonomisine ve istihdamın artmasına katkıda bulunmalarıdır.
Kaynak : MESS İşveren Gazetesi, Nisan 2009