İş Sağlığı Ve Güvenliği İçin Çağdaş Düzenlemeler Geldi

iş sağlığıILO verilerine göre dünyada her yıl 337 milyondan fazla çalışan iş kazasına uğruyor. Türkiye yeni çağdaş düzenlemelerle iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin sorunları en aza indirmek için çalışıyor.

Sanayi devrimi ile yoğun olarak gündeme gelen meslek hastalıkları ve iş kazaları, yapılan tüm çalışmalara karşın, günümüzde de çalışanların sağlığı ve güvenliği için önemli bir konu olmaya devam ediyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre; dünyada her yıl 337 milyondan fazla çalışan iş kazasına uğrarken, 160 milyon işçi yaptığı iş nedeniyle hastalanıyor, yaklaşık 2.3 milyon işçi de iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu hayatını kaybediyor. Bu da; her gün yaklaşık 1 milyon çalışanın iş kazası geçirdiği, yaklaşık 5 bin 500 çalışanın ise iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu hayatını kaybettiği anlamına geliyor.

Ülkemizde ise Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerine göre, 2009 yılında 64 bin 316 iş kazası meydana gelirken, bin 171 işçi hayatını kaybetti. Bin 668 işçi de bir daha çalışamayacak şekilde sakat kalırken, 1 milyon 572 bin 105 iş günü kaybedilmiş oldu. İş kazaları ve meslek hastalıklarının dünya ekonomisine maliyeti ise dünyanın Gayri Safi Milli Hasılası’nın yaklaşık yüzde 4’ü, yani 1 milyar 250 milyon dolarlık bir ekonomik büyüklüğe tekabül ediyor. İşyerlerinde yeterli sağlık ve güvenlik önlemlerinin alınmaması nedeniyle ortaya çıkan iş kazaları ve meslek hastalıklarının, çalışanların hayatını ve sağlığını doğrudan etkilediği gibi, işletmeler ve ülke ekonomisi için de önemli maliyetler oluşturduğu yukarıdaki verilerden açıkça ortaya çıkıyor.

İş kazaları önlenebilir

İş kazası, patlama, yangın gibi olaylar işyerinde maddi hasarlar oluşmasına, üretimin durmasına ve itibar kaybına neden olur. Ayrıca, sosyal güvenlik kurumlarına ve zarar gören çalışanlara ödenmek zorunda kalınan tazminatlar önemli boyutlara ulaşarak işletmelerin nakit akımlarının bozulmasına ve faaliyetlerinin aksamasına neden olabilir. İş kazaları ve meslek hastalıklarına neden olan çalışma ortamındaki fiziksel, kimyasal, mekanik, ergonomik ve biyolojik etmenler verimliliği de olumsuz yönde etkiler. İşyerinde sağlık ve güvenlik önlemlerinin alınmaması ve yasal yükümlülüklerin yerine getirilmemesi, idari para cezalarına ve işyerlerinin kapatılmasına da neden olarak maddi yükü bir kez daha yükseltiyor. İş kazaları ve meslek hastalıklarının neden olduğu maddi, manevi kayıplar ile verimlilik ve itibar kayıpları dikkate alındığında, işyerlerinde sağlık ve güvenlik önlemlerinin alınmasının çalışanlara, işverenlere ve tüm ülke insanlarına önemli kazanımlar sağlayacağı açık. Bu konuda yapılan çalışmalar gösteriyor ki, iş kazaları ve meslek hastalıkları önlenebilir. Bunun için işyerindeki iş sağlığı ve güvenliği faaliyetlerine tüm çalışanların katılımı ve sistemli bir çalışma yapılması gerekir.

Dünyada olduğu gibi ülkemizde de iş sağlığı ve güvenliğinin tarihsel gelişimi çalışma yaşamındaki gelişmelere bağlı olarak benzer aşamalardan geçti. Meslek hastalıklarının ve iş kazalarının önemli bir sorun olarak gündeme gelmesi sanayileşmenin gelişimi ile yoğunluk kazandı. Sanayileşme sonucu üretim araçlarında ve üretim yöntemlerinde yaşanan gelişmeler, iş sağlığı ve güvenliği sorunlarını da ortaya çıkardı. Bu sorunların yoğunluğuna ve toplumsal tepkilere bağlı olarak çözüm önerilerinin üretilmesi ve yaşama geçirilmesine yönelik çalışmalar, iş sağlığı ve güvenliği konusundaki etkinliklere de ivme kazandırdı. Diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de sanayileşmenin gelişim düzeyine bağlı olarak iş sağlığı ve güvenliği konusunda yasal, tıbbi ve teknik çalışmalar yapılmaya başlandı.

1936 yılında yürürlüğe giren ve çalışma yaşamının birçok sorunlarını kapsayan 3008 sayılı İş Yasası ile ülkemizde ilk kez iş sağlığı ve güvenliği konusunda ayrıntılı ve sistemli bir düzenlemeye gidildi. 3008 sayılı İş Yasası 8 Haziran 1936 tarihinde kabul edildi ve 16 Haziran 1937 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu yasa 1967 yılına kadar uygulamada kaldı. Bu yasa ile sosyal güvenlik açısından yeni bir anlayış getirildi ve bugünkü sosyal güvenlik uygulamalarının da temeli atılmış oldu. Günün gereksinimlerine yanıt veremez duruma gelen 3008 sayılı İş Yasasının yerine 1967 yılında 931 sayılı İş Yasası çıkarıldı. 931 sayılı İş Yasası’nın Anayasa Mahkemesi tarafından usul yönünden bozulması üzerine, hemen hiçbir değişiklik yapılmadan 1971 yılında 1475 sayılı İş Yasası yürürlüğe konuldu. 1475 sayılı İş Yasası ve ona uygun olarak çıkarılan tüzük ve yönetmeliklerle, iş sağlığı ve güvenliği yönünden çağdaş ve geniş anlamda ayrıntılı düzenlemeler getirildi. 10 Haziran 2003 tarihinde, uzun tartışmalardan sonra 1475 sayılı İş Kanunu’nun yerine 4857 sayılı İş Kanunu yürürlüğe girdi. Bu kanun ile 28 adet Avrupa Birliği İş Sağlığı ve Güvenliği Direktifi’ni karşılayan 21 yönetmelikle birlikte toplam 34 yönetmelik ve 4 tebliğ hazırlanarak yürürlüğe kondu.

İş sağlığı ve güvenliği

İşyerlerinde, işlerin yürütülmesi sırasında, çeşitli nedenlerden kaynaklanan sağlığa zararlı durumlardan korunmak amacı ile yapılan sistemli çalışmalara iş sağlığı ve güvenliği denir. İşyerlerindeki bu sistemli çalışmalarla öncelikle çalışanlara zarar veren iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi amaçlanırken, bunlar aynı zamanda işletmenin ve üretimin güvenliğini de güvence altına alır. Bu da ülkenin de milli gelirinin artmasına ve tedavi giderlerinin büyük ölçüde azalmasına dolayısı ile ülkenin kalkınmasına katkı sağlar. İş sağlığı ve güvenlik hakkı, insanın doğal ve temel hakkıdır. Anayasa 17, 49, 60 ve diğer maddeler ile bu hakları güvence altına alır. Bu anlamda kişilerin iş kazası ve mesleki risklerden uzak bir ortamda çalışmalarının sağlanması, sağlık durumlarının geliştirilmesi, işçinin vücut ve ruh bütünlüğünün sağlanmasında iş sağlığı ve güvenliği çalışmalarının önemli yeri vardır.

3 yıllık proje hazırlandı

Sosyal Güvenlik Kurumu istatistikleri incelendiğinde, ülkemizdeki iş kazalarının yüzde 88’inin 1 ile 200 işçinin çalıştığı, KOBİ tanımı içerisinde yer alan işyerlerinde meydana geldiği görülüyor. Belirtilen çarpıcı istatistikler ve iş yerlerindeki kazalar ve meslek hastalıklarının önemi doğrultusunda, Halkbank tarafından ‘Çevre, İş Sağlığı ve Güvenliği’ konulu 3 yıllık bir proje tasarlandı. ‘KOBİ Dönüşüm’ logosu ile 2008 yılı Eylül ayında başlayan bu proje kapsamında 139 KOBİ’ye ücretsiz işyeri durum tespiti hizmeti sunuldu. 5 firmada da bir yıl süreli OHSAS 18001 veya ISO 14001 sertifika almaya hazır hale getirmek adına ücretsiz danışmanlık hizmeti verildi. KOBİ Dönüşüm Projesi, iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve bilinç düzeyinin yükseltilmesine yaptığı katkılarla, Halkbank’ın kurumsal sosyal sorumluğunu yerine getirme amacına uygun olarak gerçekleştirilmiş özgün bir proje oldu. İş sahalarında sunulan danışmanlık hizmetlerinin yanı sıra 15 ilde düzenlenen konferanslarla 4 bini aşkın KOBİ temsilcisi, akademisyen, öğrenci ve ilgililere ulaşılarak, ülke çapında çevre, iş sağlığı ve güvenliğinin önemine vurgu yapılması da projenin başarısını artırdı.

İşyerlerindeki başlıca eksiklikler

Risk Mühendislik Eğitim Danışmanlık Sağlık Hizmetleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. (RİSK MED) uzmanları tarafından gerçekleştirilen danışmanlık ve eğitim hizmetleri sırasında KOBİ’lerde tespit edilen mevzuata ve çalışma ortamına ilişkin başlıca eksiklik ve uygunsuzluklar:

Mevzuat açısından

  • Risk değerlendirme raporunun olmaması ya da uygulama planının yapılmaması,
  • Mesleki eğitim almamış olanların ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılması,
  • Yönetmeliğe uygun iş sağlığı ve güvenliği eğitim belgelerinin bulunmaması,
  • İşyeri sağlık ve güvenlik birimi oluşturulmaması,
  • Geçerli sertifikaya sahip işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının görevlendirilmemesi,
  • İş sağlığı ve güvenliği kurulunun olmaması,
  • İş sağlığı ve güvenliği kurulunun düzenli   toplanmaması,
  • Basınçlı kap ve kaldırma makinelerinin test ve kontrollerinin düzenli olarak yapılmaması,
  • Gürültü, toz, gaz vb. ortam ölçümlerinin   yapılmaması,
  • Elektrik ve topraklama tesisatının kontrolünün yapılmaması,
  • Acil durum planlarının olmaması,
  • Tatbikatların yapılmaması.

Çalışma ortamında

  • Makine koruyucularının kullanılmaması,
  • Vinç kancalarında emniyet mandalı olmaması,
  • Yeterli ve uygun havalandırma bulunmaması,
  • Yıpranmış elektrik kablolarının kullanılması,
  • Kişisel koruyucu donanımların kullanılmaması,
  • Kırık fiş, priz bulunması,
  • Operatör belgesiz vinç, forklift kullanılması,
  • Uygun olmayan yükseklikte ve şekilde   istifleme yapılması,
  • Elektrikli el aletlerinin kaçak akım rölesi olmadan kullanılması,
  • Acil çıkış yollarının ve kapılarının işaretlenmemiş olması.

Sıralanan eksiklik ve uygunsuzlukların çoğaltılması elbette mümkün. Birçok işyerinde de bu güvensiz durumlar, iş kazalarına ve meslek hastalıklarına neden oluyor. Aslında birçoğu kolaylıkla giderilebilecek eksiklik ve uygunsuzlukların ortadan kaldırılması ile, iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi de mümkün olacak. Bu da işçi, işveren, devlet ve tüm ülke için önemli  kazanımlar sağlayacak.

Yıllara göre ölümlü iş kazalarının dağılımı ise şu şekilde

  • 1988 171.769 1.163
  • 1989 159.463 1.150
  • 1990 155.857 1.292
  • 1991 130.464 1.189
  • 1992 139.464 1.583
  • 1993 109.563 1.064
  • 1994 92.087 1.034
  • 1995 87.960 798
  • 1996 86.807 1.296
  • 1997 98.318 1.282
  • 1998 91.895 1.094
  • 1999 77.955 1.333
  • 2000 74.847 1.165
  • 2001 72.367 1.002
  • 2002 72.344 872
  • 2003 76.668 810
  • 2004 83.830 841
  • 2005 73.923 1.072
  • 2006 79.027 1.592
  • 2007 80.602 1.043
  • 2008 72.963 865
  • 2009 64.316 1.171

Hakkında iskanunu

Göz atın

EYT ile Emekli Olan Personelin İş Güvencesi Hakkı

EYT ile Emekli Olan Personelin İş Güvencesi Hakkı

EYT ile Emekli Olan Personelin İş Güvencesi Hakkı