Sendikal haklar, işçiler açısından sadece ücret ve çalışma şartlarını iyileştirmekten öte, sosyal adalet, eşitlik ve demokratik iş ilişkileri açısından da önem taşır. Ancak “beyaz yakalı / mavi yakalı” ayrımı zaman zaman sendikal hakların uygulanmasında sınırlayıcı bir rol oynamıştır. Özellikle “beyaz yakalı” işçilerin toplu iş sözleşmesinden dışlanması uygulaması hem hukuk teorisinde hem de yargısal pratikte tartışma konusu olmuştur.
Bu makalenin asıl konusuna değinmeden önce kavramlardan bahsetmek faydalı olacaktır. “Beyaz yakalı” kavramı genellikle ofis, idari, fikrî işlerde çalışan, üretim hattında fiziksel iş yapmayan işçiler için kullanılır. “Mavi yakalı” kavramıysa beyaz yakalının tam tersi ağırlıklı fiziksel iş yapan işçiler için kullanılır. Ancak bu kavramlar hukuki bir tanım değildir ne İş Kanunu’nda ne de 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nda “beyaz yakalı işçi/mavi yakalı işçi” gibi bir sınıflandırma yer almaz.
Sendika Hakkı ve Ayrımcılık Yaklaşımı
Anayasa’nın 51. maddesi sendika kurma ve sendikaya üyelik hakkını, 53. maddesi ise ekonomik ve sosyal durum ile çalışma şartlarını düzenleme amacıyla toplu iş sözleşmesi (TİS) yapma hakkını güvence altına alır. 6356 sayılı Kanun’da, işveren vekilleri ile TİS görüşmelerine işvereni temsilen katılanlar, toplu iş sözleşmesinden yararlanamaz (kapsam dışı) düzenlemesi vardır. Ancak bu düzenleme, “beyaz yakalı” olduğu gerekçesiyle işçiyi TİS kapsamı dışına çıkarmaya yeterli bir dayanak sağlamaz.
İşçilerin aynı işyerinde benzer iş koşullarında çalışmasına rağmen bazı işçilerin TİS kapsamı dışında tutulması, eşitlik ilkesine ve sendika hakkının özüne zarar verebilir. Ayrımcılığın meşru gerekçelere dayanması gerekir; salt unvan ya da işin niteliği tek başına ayrım sebebi olamaz.
Anayasa Mahkemesi Kararı: “Beyaz Yakalı Çalışanın TİS’ten Yararlandırılmaması” Davası
Beyaz yakalı çalışanın toplu iş sözleşmesinden yararlandırılmaması nedeniyle açılan davada yapılan başvuruya ilişkin Resmî Gazetede 22 Eylül 2025 tarih ve 33025 sayılı karar açıklandı. Madencilik ve taş ocakları işkolunda çalışan bir işyerinde muhasebe şefi olarak görev yapan işçi(başvurucu), işyerinde imzalanan toplu iş sözleşmesinden diğer işçiler yararlanırken, “beyaz yakalı” olduğu gerekçesiyle TİS kapsamı dışında bırakılmıştır.
Başvuru önce asliye hukuk mahkemesine, ardından istinaf ve bölge adliye mahkemesine taşınmıştır. Yerel mahkemeler başvurucunun talebini reddetmiş, istinaf mahkemesi kararı kaldırmış, yeniden yargılama sürecinde de ret kararı verilmiştir. Nihai karar kesinleşince başvurucu Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuştur.
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, 20 Mart 2025’te, 2022/18821 başvuru numaralı kararla, Anayasa’nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının ihlal edildiğine hükmetmiştir. Mahkeme, TİS yapma hakkının yalnızca şekli bir sözleşme kurma hakkı olmadığını, aynı zamanda bu sözleşmeden faydalanma hakkını da içerdiğini belirtmiştir. TİS’ten yararlandırılmama gibi ciddi sonuç doğuran yorumların somut olay koşullarına dayandırılması gerektiğini vurgulamıştır.
Ayrıca, mahkemelerin başvurucunun “beyaz yakalı” sıfatına dayanarak TİS kapsamı dışı bırakılmasına ilişkin gerekçeleri yeterli biçimde açıklamadıklarını, görev, sorumluluk, ücret düzeyi, işyeri organizasyonundaki yeri gibi kriterlere dair inceleme yapmadıklarını belirtmiştir.
Kararda, başvurucuya 34 bin TL manevi tazminat ödenmesine, başvuruyla bağlantılı mahkemelere yeniden yargılama yapılması için kararın gönderilmesine hükmedilmiştir.
Mahkeme, ayrıca, salt “beyaz yakalıdır” ifadesiyle bir işçiyi TİS kapsamı dışı tutma yaklaşımının, sendika hakkının özüne zarar verebileceği, eşitlik ilkesine ters düşebileceği görüşünü benimsemiştir.
Bu karar, “beyaz yakalı işçi” kavramının otomatik olarak TİS dışı bırakılmasına dayanak olamayacağını açıkça ortaya koymaktadır. Karar, işçi haklarını savunanlar açısından önemli bir emsal teşkil etmektedir.
Sonuç olarak “beyaz yakalı işçi” statüsü, hukuken sendikal hakların otomatik olarak dışlanmasını meşrulaştırmaz. Anayasa Mahkemesi’nin 2025 tarihli kararı, salt bu sınıflandırmanın TİS kapsamından dışlanmaya dayanak olamayacağını ve bu tür uygulamaların sendika hakkı ihlali yaratabileceğini net biçimde ortaya koymuştur.
iskanunu.com
