Dr. Veysi Seviğ
Türk Borçlar Yasası’nın 55’inci maddesi uyarınca “Başkalarını istihdam eden kimse, maiyetinde istihdam ettiği kimselerin ve amelesinin hizmetlerini ifa ettikleri esnada yaptıkları zarardan mesuldür. Şu kadar ki; böyle bir zararın vuku bulmaması için hal ve maslahatın icap ettiği bütün dikkat ve itinada bulunduğunu yahut dikkat ve itinada bulunmuş olsa bile zararın vukuuna (oluşumuna) mani olamayacağını ispat ederse mesul olmaz.”
Yasal düzenleme gereği olarak işveren konumunda olanların tazminat ile sorumlu tutulabilmesi için kendisinin, yani işverenin kusuru şart olmadığı gibi, emrinde çalışanların dahi kusuru tazminat ödenmesinde önem arz etmemektedir. Burada gerek işverenin ve gerekse işveren nezdinde çalışanın, kusurlu olması şartı aranmamaktadır.
Bu bağlamda zararın istihdam edilen kişinin faaliyetinden doğmayıp, başka bir sebepten doğmuş olması halinde işverenin tazminat ödemesi söz konusu değildir. Örneğin çalışanın işi dışında yapmış olduğu bir fiilden dolayı herhangi bir zarara neden olması halinde bu zarardan işverenin sorumlu tutulması hukuken öngörülmemektedir.
Zarara, sadece istihdam edenin hareketinden değil, fakat zarara uğrayanın hareketinin veya diğer bir nedenin beraberce sebebiyet vermiş olduğu hallerde ise Türk Borçlar Yasası’nın 44’üncü maddesi uyarınca hâkim duruma göre kendi takdir hakkını kullanabilmektedir.
Diğer yandan işveren konumunda olanların çalıştırdıkları kişilerin fiillerinden dolayı manevi tazminatla sorumlu tutulabilmesi için ne kendisinin ve ne de istihdam ettiği kişinin kusuru şart değildir. Bu bağlamda da hâkim, illiyet ilişkisi bulunmak koşuluyla, özel durum ve şartları dikkate alarak tazminat ödenmesine karar verebilir.
İstihdam edenlerin sorumlulukları Borçlar Yasası’nda hükme bağlanmasına karşın bu tür ödenen tazminatların ticari faaliyette giderleştirilmesi konusu hem kurum ve hem de Gelir Vergisi mükellefleri açısından önem arz etmektedir.
Gelir Vergisi Yasası’nın 40’ıncı maddesinin 3 numaralı bendi uyarınca “İşle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya da kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatlar” safi kazancın belirlenmesi aşamasında gider olarak kayıtlara intikal ettirilebilmektedir.
Bu hüküm, istihdam edenlerin yani yanlarında eleman alıştıranların, bu elemanların kusurundan kaynaklanan zararları ödemeleri halinde yaptıkları ödemeleri giderleştirmelerine olanak sağlamaktadır.
Örneğin; istihdam edilen şoförün yaptığı trafik kazasında meydana gelen hasar için ödenen tazminat ile işletmeye ait aracın sebebiyet verdiği kazada sakat kalan kişiye veya ölen şahsın yakınlarına mahkeme kararına istinaden ödenen tazminatlar giderleştirilebilmektedir. Ancak bu şekilde ödenen tazminatın işletme sahibinin kusurundan kaynaklanmamış olması gerekmektedir. (Beyanname Düzenleme Kılavuzu, 2008, HUD Yayınlan, Sf: 32)
Aynı şekilde sözleşmeye, ilama ve kanun emrine dayanmak ve teşebbüs sahibinin kusurundan kaynaklanmamak koşuluyla iş kazaları sonucu ödenen tazminatlar da gider olarak dikkate alınmaktadır.
Günümüzde istihdam edilenlerin vermiş oldukları zararların işverence ödenmesine yönelik fiiller giderek artmakta ve bu bağlamda da yapılması talep edilen ödemeler genellikle iki ayrı alanda sorun yaratmaktadır.
Şöyle ki;
- Öncelikle istihdam edilenin kendisine verilen görevi ifa ederken bir başkasına zarar vermesi halinde işverenin bu zararı karşılamaması veya söz konusu zararı karşılamaktan imtina etmesi (kaçınması) nedeniyle bu durum; zarara muhatap olan ile zarara neden olanla, istihdam eden arasında uyuşmazlık konusu olmakta, söz konusu konunun karara bağlanması zaman almaktadır.
- Böyle bir konunun varlığı halinde istihdam edenin ortaya çıkan zararı sulh yoluyla ödemesi halinde ise Gelir Vergisi Yasası’nın mevcut hükmü nedeniyle yapılan ödemeler genel olarak inceleme aşamasında reddedilmektedir. Çünkü söz konusu yasa hükmü gereği olarak ödenecek zarar, ziyan ve tazminatın giderleştirilebilmesi için;
- Mevcut bir sözleşmeye dayalı ödenmiş olması,
- Veya yargı kararı gereği ödenmiş bulunması,
- Veya da ödenmesi konusunda açık bir yasa hükmünün varlığı
gerekmektedir.
Sözleşmeye bağlanmış olan zarar ve ziyan ödemelerinin giderleştirilmesi bu bağlamda hukuken mümkün olamamaktadır. Bir başka anlatımla “Bir kimsenin verdiği tazminatın masraflara geçirilebilmesi için hukuken bu tazminatın ödenmesinin zorunlu bulunması gerekmektedir.”
İstihdam edilen kişilerin işlerini ifa ederken ortaya çıkan zararların ödenmesinde, söz konusu zararın öncelikle Borçlar Yasası’nın 55’inci maddesi uyarınca yargı kararına bağlanmış bulunması zorunludur. Bu bağlamda da oluşan bir yargı kararı gereği olarak “işçinin dikkatsizliği sonucu meydana gelen iş kazası sebebiyle mahkeme ilamına ve yasa hükmüne göre istinaden ödenen tazminatın gider yazılması gerekir.”
Kaynak: Referans Gazetesi