Çalışma Barışında Artı ve Eksiler
Çalışma Barışında Artı ve Eksiler

Çalışma Barışında Artı ve Eksiler

1 Eylül Dünya Barış gününde ülkemiz açısından devlet – işçi – işveren sarmalında çalışma barışını bu yazımızda siz değerli okurlarımıza aktaracağız. “ Çalışma Barışı ” terim olarak, işçi ve işveren kavramlarının birlikte sorumluluk ilkesi ile kavramsal bütünleşmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle devletin; hem işçiyi, hem de işvereni ve bilhassa devletin hak ve sorumluluklarını düzenleyen birtakım kuralları (çalışma hukukunu düzenleyen) mevcuttur. Devletin, işçinin ve işverenin karşılıklı sorumluluklarından yasalar ile teminat altına alınmış hak ve ödevlerinden kısmen bahsedeceğiz.

ÇALIŞMA HUKUKUNDA DEVLET-İŞÇI VE İŞVEREN

Çalışma Hukuku denince, çalışma hayatında işçi ile işveren ve bunlarla devlet arasındaki ilişkileri düzenleyen kurallar aklımıza gelmektedir.
Çalışma hayatında milyonlarca işçi, işveren ve işveren vekili, iş ve çalışma alanında ekonomik ve sosyal ilişki içindedirler. Ayrıca bu alanı gerek yasal açıdan denetleyen, yaptırımlar uygulayan, alandaki kişilerin haklarını güvence altına alan, sorumluluklarını yerine getirmelerini sağlayan, iş hayatının düzen içinde sağlıklı devamına çalışan devlet bulunmaktadır.

ANAYASAL GÜVENCE VE İŞÇI LEHINE YORUM

Anayasamızda iş huzurunun dikkat çektiği normlardan birisi de, devletin, işçi – işveren ilişkilerinde çalışma barışının sağlanmasını kolaylaştırıcı ve koruyucu tedbirler alınmasına yönelik yaptırımları bulunduğudur. “Çalışma ve Sözleşme Özgürlüğü” ilkesi çalışma hayatının ayrılmaz bir parçasıdır. Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.

Özellikle “çalışma hakkının engellenemeyeceği” işçilerin korunmasına yönelik hükümlerden birisidir. Sosyal Devlet ilkesi gereği, çalışma hakkı, dinlenme hakkı, iş güvenliği hakkı, pozitif ayrımcılık, sendika, toplu iş sözleşmesi ve grev hakkı anayasal güvence altına alınmıştır.
Anayasal güvencelerin yanında, iş hukukunda sözleşme özgürlüğünün geniş ölçüde sınırlandırılması, yasalarda emredici hükümlerin genellikle işçi lehine değiştirilebilen nispi emredici nitelikte olması, işçi lehine yorum ilkesi ve nihayet kendi kendine yönetim ilkesi çerçevesinde toplu iş sözleşmesi özerkliği, işçiyi koruma düşüncesinin çalışma hayatındaki yansımalarıdır.

İŞÇI VE İŞVEREN İÇIN ÇALIŞMADA ESNEKLIK

Özellikle son bir yıl içinde 4857 sayılı İş Kanununda önemli değişikliklere gidilmiştir. Günden güne sosyal ve ekonomik yaşamın ihtiyaçları gelişip değiştikçe, ihtiyaçlara cevap verecek Yasal hükümler çalışma hayatında yerini almıştır. Son yılların getirdiği en büyük yeniliklerden bazıları da “uzaktan çalışma” ve “esnek çalışma”dır. Uzaktan çalışma ile hem işçi hem de işveren rahatlatılmak istenmiştir. Esnek çalışma ülkemizde yasal bakımdan son yıllara kadar yeterince korunamamış olmasına rağmen son birkaç ayda getirilen değişiklik ile ülke ekonomisinin güçlendirilmesi açısından özellikle “özel istihdam büroları” esnek çalışmada etkin rol alarak çalışma barışına katkıda bulunacaklardır.

Esnek çalışma modeli Kanunda yerini almışken, bu sayede genç ve kadın istihdamı artacak, işsizlik oranı düşecek ve işveren açısından yasal sebeplerle (askerlik, doğum vb.) boşalan işçi havuzunu kalifiye ve tecrübeli iş gücü ile doldurabilecektir. Bu sayede ülke ekonomisi işçi çıkarma- işçi bulma sorunlarının getirdiği buğulu ekonomik istikrarsızlığı bir nebze de olsa hafifletecektir.

İŞÇI VE İŞVERENE KARŞILIKLI HAK VE SORUMLULUK

4857 sayılı İş Kanunu ve 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu işverene birçok sorumluluk yüklerken işçinin de lehine olabildiğince fazla madde içermektedir. En başta ücretin tam ve zamanında ödenmesi işverenin bir yükümlülüğü iken iş edimini yerine getirmesi de işçinin yükümlülüğüdür.
İşveren işçisinin sağlığını ve iş güvenliğini yerine getirecek koruyucu tedbirler almak zorunda iken işçi de bu tedbirlere uymak zorundadır. Sendika ve toplu iş sözleşmesi tarafı olmak, grev ve lokavt hakları vb. birçok hak ve ödevler işçi – işveren ilişkisinde oldukça önemli bir yer tutmaktadır.

UYUŞMAZLIKLARIN ÇÖZÜMÜ

İş Kanunu ve sair kanunlar ile işçi – işveren arasındaki uyuşmazlıklar Yetkili İş Mahkemelerinde görülmekte olup son yıllarda artan dava dosyaları, kanun koyucuyu dava yükünü azaltıcı, uzlaşma ve arabuluculuk olgusunu ön plan çıkartan yasal normlar hazırlığına itmiştir.
Bu sayede işçi ve işveren arasındaki uyuşmazlıkların çözümü dava konusu edilmeden, hem mahkemelerin yükünü azaltmak hem de işçi ile işverenin karşılıklı menfaatlerini mümkün olduğunca eksiksiz ve süratli bir şekilde korumaktır.

BILGILENDIRME VE BILINÇLENDIRME

Çalışma hayatında devlet – işveren – işçi olarak üç öğeden bahsettiğimizde, devletin işçi ve işverenin kanundan doğan hak ve yükümlülüklerini bilmesi ve işçinin – işverenin bilgilendirilmesini sağlaması gerekmektedir. Özellikle odalar, sendikalar bazında kanundan doğan hak ve sorumluluklar işçi ve işveren temsilcilerine anlatılmalı ve çalışma barışının sağlamlaştırılmasına katkıda bulunulmalıdır.

ÇALIŞMA HAYATINDA DENETIM KARMAŞASI

Devlet – işçi – işveren açısından olumlu ya da olumsuz birtakım düşüncelerimizi yukarıda sizleri yasal metinlere boğmadan anlatmaya çalıştık. Son yıllarda özellikle kamu bürokrasisinin azaltılmasına yönelik düzenleyici tedbirlerin alındığı bir döneme girdik. Maalesef çalışma hayatında devlet, işçi ve işveren üçlemesinin bir arada olduğu durumlarda bazı karmaşık olay ve olgular çalışma barışını zedeleyici etki göstermektedir.

Örneğin, işçi ile işveren arasında çıkan ve devletin de bütün yönleri ile taraf olduğu birçok hususta, maalesef hem işçi hem de işveren, konuların çözümü için bazı durumlarda Çalışma Bakanlığı İş Müfettişleri ile, bazı durumlarda Sosyal Güvenlik Denetmenleri ile bazı durumlarda ise Sosyal Güvenlik Müfettişleri ile karşı karşıya gelmektedir. İşçi ve işveren arasındaki tek uyuşmazlık devletin 3 farklı organı tarafından çözülmeye çalışılmakta, bunun sonucu olarak hem işçiler hem de işverenler devletin 3 farklı birimi ile ilişki kurmaya zorlanmaktadır.

Devletimizin özellikle çalışma huzuru ve barışını düzenleyici ve koruyucu tedbirleri günden güne arttırmasının yanında çalışma hayatında 3 farklı denetim biriminin hem işçiyi hem de işvereni farklı konularda muhatap etmesi çalışma barışını zedeleyen olgulardan birisidir.

Devletimiz, çalışma barışına katkıda bulunacak şekilde Çalışma Bakanlığının 3 farklı denetim birimini tek çatı altında toplayarak hem işçiyi hem de işvereni farklı birimlerin koşuşturmasından kurtarmalı, 3 farklı denetim birimlerinin bürokrasiye neden olmasını engellemeli ve tek çatı altında birleşmesine yönelik yasal çalışmaları başlatmalıdır. Bu sayede ne işveren ne de işçi devletin soğuk yüzü olarak da bilinen 3 farklı denetim birimi ile uğraşmayacak, tek bir birim ile ilişkili olacaktır. Bu da bürokrasiyi azaltacak çalışma barışını arttıracaktır.

Feti SAVRAN
Sosyal Güvenlik Denetmeni
İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Uzmanı
Hukuk Bilirkişisi

 

Hakkında Datassist Mevzuat Kulübü

Göz atın

Yıllık İzin Nedir?

T.C. Anayasa’sının 50. maddesinde güvence altına alınan dinlenme hakkı 4857 S. İş Kanunu’na tabi olarak …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir